- How about some more of Stifmeister' collegiate concoction?
- This thing is like half alcohol. You're just trying to get me drunk.
- Mary, would I do that?
- My name's Christy
- Biraz daha Stifmeister' Koleji karışımına ne dersin?
- Bu şeyin yarısı alkol sanki. Beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun?
- Ben hiç öyle şey yapar mıyım Mary?
- Benim adım Christy.
- Can I have a hot dog, please? I've got 15 cents someplace. Can I have some ketchup?
- We don't have any.
- No ketchup?
- Right.
- Could I have some relish on it?
- I don't have any relish.
- Bir sosisli sandiviç alabilir miyim lütfen? Bir yerlerde 15 sentim olacaktı. Ketçap alabilir miyim?
- Hiç yok.
- Ketçap yok mu?
- Yok.
- Üzerine biraz çeşni alabilir miyim?
- Hiç çeşni yok.
- A week or so ago, I decided to take a little trip on my way to Ginny's. Ginny begged me to come out early, to help her with wedding arrangements, but...I told her I needed some time to myself.
- Bir hafta önce falan, ginny'lere küçük bir gezi yapmaya karar verdim. Ginny, erken gelip ona düğün hazırlıkları için yardım etmem için yalvardı. ama... ben ona kendime ayıracak biraz zamana ihtiyacım olduğunu söyledim.
- Meet me at the airport! And bring me some clothes! There's no time to explain. Just hurry!
- They won't kill you for a birth certificate or a graduation document.
- Benimle havaalanında buluş! Ve bana giyecek birşeyler getir! Açıklayacak zaman yok. Sadece acele et!
- Seni bir doğum sertifikası ya da mezuniyet dokümanı için öldürmezler.
- Do you know how hard it is for me to go to the cemetery?
- I was just trying to help him get back to some kind of life.
- He was coming back. Don't you realize how he's changed these past weeks? His apartment, his life? He fell in love. Why do you want to rush things?
- Benim için mezarlığa gitmenin ne kadar zor olduğunu biliyor musun?
- Sadece onun hayata dönmesine yardım etmeye çalışıyordum.
- Dönüyordu zaten. Şu geçtiğimiz haftalarda ne kadar değiştiğini farketmiyor musun? Evi, hayatı? Aşık oldu. Neden işleri aceleye getirmek istiyorsun?
- Listen to me! Look at me. Look in my eyes. Can you feel that? That's my hand. Go on, hold it. We'll get you out of here. I need some help over here! It's okay. You're safe now, all right?|
- Beni dinle! Bak bana! Gözlerime bak! Bunu hissediyor musun? Bu benim elim. Hadi tut onu! Seni buradan çıkaracağız. Buraya yardım lazım. Tamamdır. Şimdi güvendesin, tamam mı?
- I think he was just playing.
- Playing? Covering a baby's mouth is playing? Look at his eyes. He got some evil look in his eyes. He's not a normal boy.
- Bence sadece oynuyordu.
- Oynamak mı? Bir bebeğin ağzını kapatmak oynamak mı? Gözlerine bak. Gözlerinde şeytani bir bakış var. Normal bir çocuk değil.
- Maybe His Honor will overlook that Then I'd like the jury to see that youthink our insanity plea has some merit. There really won't be any need for our doctor to examine you.
- Belki de sayın hakim bunu dikkate almayacak. Sonra da jürinin delilik müdafamızı geçerli bulmasını istiyorum. Doktorun seni muayene etmesine gerçekten gerek kalmayacak.
- Maybe I could research and write an article that might do some justic. But he was so scared. He had this look in his eyes. It was like horror. I stopped doing the story.
- Belki araştırma yapar ve adalet getirebilecek bir yazı yazardım. ama o çok korkmuştu. Gözlerinde o bakış vardı. Korku ya benziyordu. Ben de hikayeyi bıraktım.
- Now wait a minute. Calm down a bit. Try some deep breathing. Maybe just hum a little. 'Harika hissediyorum' ?ark?s?n?...
- No!! How about you hum the 'I'm a Crazy Asshole' song?
- Bekle bir dakika. Biraz sakinleş. Biraz derin nefes almayı dene. Ya da belki biraz şarkı mırıldan. 'I Feel Pretty'...
- Hayır! Senin 'Ben Deli Bir Pisliğim' şarkısını mırıldanmana ne dersin?
- You must have missed some of my articles. On june 11th ... I just want to clarify this ... I suggested extending detention periods for drug offenders.
- Bazı yazılarımı kaçırmış olmalısın. 11 Haziran'da... buna bir açıklık getirmek istiyorum... uyuşturucu suçlularının gözaltı sürelerininin uzatılmasını önerdim.