go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1521 kişi  19 Haz 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

some

zm. bazı
s. biraz
zf. civarında
  • - I told you not to come. - I need some water.
    - Sana gelmemini söylemiştim. - Biraz suya ihtiyacım var.

  • -I brought you some flowers but I didn´t want to be seen carrying them.
    - That´s nice Freesias! How delightful.
    - Sana çiçek getirdim ama bunlarla ortalarda görünmek istemiyorum.
    - Çok hoş, Freesias! Ne kadar güzel.
  • - I'm supposed to send you some more, but first I have to buy 9 by 12 envelopes.
    - All we've got left is 10 by 13.
    - Sana biraz daha göndermem gerekiyor, ama önce dokuza on ikilik zarf almalıyım.
    - Bütün elimizde kalanlar on çarpı on üç boyutlu.
  • - Just clam down, tell me slowly. Please tell me..
    - I really don't want to hurt them. But when I saw the photos...I can't...help. I'm afraid I will lose control some day.
    - Sadece sakin ol, yavaşça söyle bana. Lütfen söyle bana.
    - Gerçekten onları incitmek istemiyorum. Ama fotoğrafları gördüğüm zaman... Ben... elimde değil. Korkarım bir gün kontrolümü kaybedeceğim.
  • - I don't want you exposed to this radiation.
    - Well, I can check the area outside the hangar doors again.
    - You want some company?
    - Sure.
    - Radyasyona maruz kalmanı istemezdim.
    - Hangar kapısının dışındaki bölgeyi tekrar kontrol edebilirim.
    - Arkadaş ister misin?
    - Elbette.
  • - Should i just file a police record?
    - Jin, it's alright. Perhaps there's some silly guy make joke on you. I wanna come and stay with you from tomorrow. Then you don't need to scare.
    - Polise kayıt tutturmalı mıyım?
    - Jin, geçti. Belki de aptal herifin teki sana bir şaka yapıyordur. Yarından itibaren gelip sende kalmak istiyorum. Böylece korkmana gerek kalmaz.
  • - Sorry l´m late. There was a traffic jam at Piccadilly.
    - It´s alright, you´re here now.
    - I brought you some cherries.
    - You shouldn´t have done.
    - Pardon, geciktim. Picadilly'de trafik sıkışıktı.
    - Önemli değil, şimdi buradasın.
    - Sana kiraz getirdim.
    - Zahmet etmişsin.
  • - Such an unlucky year. I even had to sell my camera. No little jobs on the horizon... some smuggling?
    - How about 100,000 lira with out lifting a finger?
    - 100,000 lira?
    - Yes.
    - I could kiss you!
    - Öyle şanssız bir yıl ki. Fotoğraf makinemi bile satmak zorunda kaldım. Ufukta küçük iş bile yok... mesela biraz kaçakçılık?
    - Parmağını bile kıpırdatman 100.000 liraya ne dersin?
    - 100.000 lira?
    - Evet.
    - Seni öpebilirim şu an.
  • - Do you have ten seconds, too?
    - Instructors are allowed 45 seconds.
    - Give me a ladle! Give me one.
    - Hurry! Give it to him. That's an order.
    - We might have to use some deadly weapons.
    - On dakikan var mı?
    - Eğitmenlerin 45 dakika izinleri var.
    - Bana bir kepçe ver! Hadi, ver onu.
    - Çabuk! Ver şunu ona! Bu bir emirdir.
    - Daha öldürücü silahlar kullanmak zorunda kalabiliriz.
  • - I don't like what's going on. May I say something, please? Yes, I don't want to go to jail. But this has got to stop some place. A lot of damage has been done. I'm responsible for a lot of it.
    - Olup bitenler hoşuma gitmiyor. Birşey söyleyebilir miyim lütfen? Evet, hapse girmek istemiyorum. Ama bu iş bir yerde durmalı. Çok fazla zarar oldu. Büyük çoğunluğundan da ben sorumluyum.
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve onlar beni eve gönderdiler.
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home. And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve beni eve gönderdiler.
  • - It's a regular car, not a Rolls Royce.
    - A Mercedes...
    - Can I get a key to it?
    - I have to talk to you.
    - I have to withdraw some money.
    - Normal bir araba, Rolls Royce değil.
    - Merceds...
    - Anahtarlarını alabilir miyim?
    - Seninle konuşmam gerek.
    - Biraz para çekmem lazım.
  • -Where are you?
    - At the drugstore, picking up some pictures I had developed.
    - Nerdesin?
    - Eczanedeyim, çıkarttığım resimleri almaya geldim.
  • - Why? Is he busy with something?
    - Yeah. He's always doing some experiment.
    - Like a scientific experiment?
    - Neden? Bir şeyle mi meşgul?
    - Evet. Kendisi daima bazı deneyler yapıyor.
    - Bilimsel bir deney gibi mi?
  • - why don't you shut the fuck up and let me make the decisions.
    - All right, all right. You want to hang yourself, go ahead! I got some more rope back here if you need it.
    - Neden sesini kesmiyorsun ve bırakmıyorsun da kararları vereyim?
    - Tamam tamam. Eğer kendini asmak istiyorsan, hiç durma! İhtiyacın varsa, biraz daha ip var burada.
  • - What do you want?
    - The truth. Who's Steve Lambert?
    - I don't know.
    - Are we living some kind of lie? What'll I find out next? That you are married? Where are you going?
    - What do you want me to say?
    - Ne istiyorsun?
    - Gerçeği. Steve Lambert kim?
    - Bilmiyorum.
    - Bir çeşit yalanı mı yaşıyoruz? Gelecek sefer ne öğreneceğim? evli olduğunu mu? Nereye gidiyorsun?
    - Sana ne söylememi istiyorsun?
  • - What do you want?
    - The truth!
    - Who's Steve Lambert?
    - I don't know.
    - Are we living some kind of lie? What'll I find out next? That you are married?
    -What do you want me to say?
    - I don't want you to say anything!
    - Ne istiyorsun?
    - Gerçeği.
    - Steve Lambert kim?
    - Bilmiyorum.
    - Bir tür yalan mı yaşıyoruz? Gelecek sefer ne öğreneceğim? Evli olduğunu falan mı?
    - Ne dememi istiyorsun?
    - Hiçbir şey demeni istemiyorum.
  • - Please, would you give me some water?
    - Alright, l'll give you beer.
    - Lütfen bana biraz su verebilir misin?
    - Pekala, sana biraz bira vereceğim.
  • - Do you know what he spent the money on?
    - Different things.
    - Give us some examples.
    - Kendisinin parayı neye harcadığını biliyor musunuz?
    - Farklı şeylere.
    - Bize birkaç örnek verin.

7,176 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025