go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 3072 kişi  16 Tem 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

so

zf. o kadar, pek, demek ki
bğ. yani
ünl. öyle mi
  • - You're wonderful. You're so young. How can you look so lovely and fresh without sleep? Makes me jealous.
    - Are you in that big of a hurry? Give me a minute, okay?
    - I want you now.
    - I've got to pee.
    - Harikasın. Çok gençsin. Uykusuzken nasıl bu kadar güzel ve taze görünebiliyorsun? Beni kıskandırıyor.
    - O kadar acelen mi var? Bana bir dakika ver, tamam mı?
    - Seni şu anda istiyorum.
    - İşemem gerek.
  • - Which village is that?
    - Chandanpur. You may have heard of it. lt's a 3 hour journey by train. And 2 hours 30 minutes by bus. So it must be about 200 miles away.
    - lt might be more than that.
    - Hangi köy bu?
    - Chandanpur. Duymuş olabilirsin. Trenle 3 saatlik bir yol. Ve otobüsle 2 saat 30 dakikalık. Yani 200 mil kadar uzalıkta olmalı.
    - Bundan daha fazla da olabilir.
  • - I haven't found it yet.
    - So you lost a handbag, madame?
    - Yes.
    - And it had diamonds in the back?
    - Yes.
    - And diamonds in the front?
    - Yes.
    - Hala bulamadım.
    - Yani bir çanta mı kaybettiniz, bayan?
    - Evet.
    - Ve çantanın arka gözünde elmaslar vardı?
    - Evet.
    - Ön gözünde de elmaslar vardı.
    - Evet.
  • - Let's talk about it.
    - It took me a long time to get over it and it was so hard.
    - Dan, get on with your life. It's over.
    - Hadi konuşalım bunu.
    - Atlatmak uzun zamanımı aldı ve çok da zor oldu.
    - Dan, hayatına devam et! Herşey geçti.
  • - So go ahead. Tell him. - Well...
    - Hadi devam et. Söyle. - Şey...

  • - Greg, are you leaving already?
    - You came so late lt's still early!
    - Greg şimdiden gidiyor musun?
    - Çok geç geldin. Daha erken!
  • - Her eyes look weird.
    - Let's not judge her so quickly.
    - But she's lied to us.
    - A waitress?
    - Come on... she's a hooker.
    - Gözleri garip görünüyor.
    - Onu bu kadar çabuk yargılamayalım.
    - Ama bize yalan söyledi.
    - Garson kız mı?
    - Hadi ama... o bir fahişe.
  • - Look at the size of the shirt! He seems so tall.
    - Tell me, how does he look?
    - Very handsome. Tell us, what else did he do?
    - Nothing at all.
    - Must've kissed you.
    - No, he isn't that type.
    - Gömleğin ölçüsüne bir bak! Çok uzun boylu görünüyor.
    - Söyle nasıl görünüyor?
    - Çok yakışıklı. Başka ne yaptı onu söyle.
    - Hiçbir şey.
    - Seni öpmüştür.
    - Hayır. O tip biri değil.
  • - Oh, I'm so sorry you have to go. - Yeah, I really have to be going.
    - Gitmek zorunda olduğunuz için çok üzgünüm. - Evet, gerçekten gitmek zorundayım.

  • - So you didn't get anything on your camera?
    - No, I didn't get a picture of it.
    - Fotoğraf makinenle hiç bir şey çekmedin ha?
    - Hayır, bunun fotoğrafını çekmedim.
  • - So what's going on with the ransom?
    - The parents are gonna pay.
    - Fidye konusunda durumlar nasıl?
    - Aileler ödeyecek.
  • - You'll slam into the wall before you know it. So take it easy.
    - Ok, I'm dropping the hammer then.
    - Farketmeden duvara vurursun. Yavaş o yüzden.
    - Tamam bırakıyorum çekici yere o zaman.
  • - How did you come into my house?
    - From Mohan's house. l couldn't come from the front door. So l had to do so.
    - Why do you go quietly? - in the darkness like a thief ?
    - What is the use of keeping this from you. l go to meet Mohan's wife.
    - Evime nasıl girdin?
    - Mohan2ın evinden. Ön kapıdan gelemedim. Ben de böyle yapmak zorunda kaldım.
    - Neden bu kadar sessizce girdin? - bir hırsız gibi karanlıkta?
    - Bunu senden saklamanın ne anlamı var. Mohan'ın karısıyla buluşacağım.
  • - How did you come into my house ?
    - From Mohan's house. l couldn't come from the front door. So l had to do so.
    - Evime nasıl girdin?
    - Mohan'ın evinden. Ön kapıdan gelemedim. O yüzden böyle yapmak zorunda kaldım.
  • - Yeah, Mom. Everything's fine. Just doing my homework.
    - Why don't I take care of that laundry as long as I'm here ?
    - No ! I'll do it later. You work so hard, Mom.
    - Evet anne. Herşey yolunda. Ödevimi yapıyorum.
    - Ben burada olduğum sürece neden çamaşırların icabına bakmıyorum?
    - Hayır! Ben sonra yapıcam. Çok çalışıyorsun sen, anneciğim.
  • - l'm retired now.
    - So you hunt a lot?
    - l hunt a lot, yes.
    - You are a real man.
    - Oh, yes, l am, yes.
    - Emekliyim şu anda.
    - O zaman çok avlanıyorsundur?
    - Çok avlanıyorum, evet.
    - Gerçek bir erkeksin.
    - Oh evet. Öyleyim, evet.
  • - Sure. Yeah. Must be really tough. I remember when my aunt died. It was so unreal, it was the 4th of july. I'll never forget it. So, listen, Warren. I know now is definitely not the time to talk about it, but..
    - Elbette. Evet. Çok zor olmalı. Halamın öldüğü zamanı hatırlıyorum. Çok gerçek dışıydı, Temmuz'un 4'üydü. Hiç bir zaman unutmayacağım. Waren, Biliyorum, bunu konuşmanın hiç zamanı değil ama...
  • - Of course she doesn't. - So she can't get the apartment.
    - Elbette ki yok. - Bu durumda orayı kiralayamaz.

  • - The handwriting's not so good, but I think you'll recognize the signature.
    - El yazısı o kadar iyi değil ama sanırım imzayı tanıyacaksın.
  • - So do you miss me?
    - Kind of, but I've been having too much fun.
    - You're not homesick yet?
    - I don't think so.
    - Well, the seven of us miss you.
    - Ee beni özledin mi?
    - Biraz ama çok eğleniyorum burada.
    - Henüz sıla hasreti çekmiyorsun yani?
    - Sanmıyorum.
    - Yedimiz de seni çok özledik.

14,406 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025