- He did some piano playing. Then he studied painting. And the worst of it is he's so good at everything.
- A jack of all talents?
- Everything comes too easily to him. He's always attracted by the art.
- Biraz piyano çaldı. Sonra resim okudu. Ve en kötüsü de herşeyde iyi olması.
- Yetenek torpilli yani?
- Herşey ona fazla kolay geliyor. Her zaman sanata ilgi duymuştur.
- A gun.
- I know where you can get a gun.
- Don't. I need a silver bullet.
- Oh, be serious, would you?
- No, a gun would be good.
- Put the gun to your head and pull the trigger. If you put it in your mouth you'd be sure not to miss.
- Thank you. You're all so thoughtful. A knife!
- An electric shock!
- A car crash!
- Throw yourself in front of a tube.
- Bir tabanca.
- Nereden tabanca bulabileceğini biliyorum.
- Yapma. Gümüş kurşun gerekir.
- Ciddi ol, tamam mı?
- Hayır, tabanca iyi olurdu.
- Tabancayı kafana koyar ve tetiği çekersin. Ağzına koyarsan, ıskalamadığından emin olursun.
- Teşekkürler. Çok düşüncelisin. Bıçak! Elektrik şoku.
- Araba kazası.
- Kendini metronun önüne at!
- Is something wrong?
- No, it's fine. Don't worry. You're not a daddy
- I'm not? Was I...?
- No, I was late and I was worried, so I just checked it out.
- I thought we were being careful.
- We were.
- Bir problem mi var?
- Hayır. Herşey yolunda. Merak etme, baba değilsin.
- Değil miyim? Ben mi...?
- Hayır. Gecikmiştim ve endişelendim, bu yüzden de kontrol ettim.
- Çok dikkatli olduğumuzu sanıyordum.
- Öyleydik.
- A week or so ago, I decided to take a little trip on my way to Ginny's. Ginny begged me to come out early, to help her with wedding arrangements, but...I told her I needed some time to myself.
- Bir hafta önce falan, ginny'lere küçük bir gezi yapmaya karar verdim. Ginny, erken gelip ona düğün hazırlıkları için yardım etmem için yalvardı. ama... ben ona kendime ayıracak biraz zamana ihtiyacım olduğunu söyledim.
- I'm having a baby.
- Are you pleased?
- I'm so happy
- Really? A baby? Did you see a doctor?
- I'm three months.
- Have an abortion! The sooner, the better.
- Bir bebeğim olacak.
- Memnun musun?
- Çok mutluyum.
- Gerçekten mi? Bir bebek? Doktora gittin mi?
- Üç aylık.
- Kürtaj ol! Ne kadar erken o kadar iyi.
- They don't like me very much in there.
- They're lucky to have you in there.
- That's a nice thing to say.
- It's not a nice thing. It's the truth. Why do you try so hard not to cry?
- It's not fair. I did the right thing. I know I did. There's nothing I can do anymore.
- Beni burada pek sevmiyorlar.
- Orada olduğun için şanslılar.
- Söylediğin çok hoş.
- Hoş bir şey değil. Gerçek bu. Neden ağlamamak için bu kadar çabalıyorsun?
- Haksızlık. Doğru şeyi yaptım. Biliyorum yaptım. Yapabileceğim başka bir şey yok.
- Maybe I could research and write an article that might do some justic. But he was so scared. He had this look in his eyes. It was like horror. I stopped doing the story.
- Belki araştırma yapar ve adalet getirebilecek bir yazı yazardım. ama o çok korkmuştu. Gözlerinde o bakış vardı. Korku ya benziyordu. Ben de hikayeyi bıraktım.
- I bet you have a art teacher here.
- Pardon? No, we just let children draw what they want.
- You mean, that boy drew that tree by himself?
- He loves trees so much, he always sits alone and keeps drawing them.
- Bahse girerim, burada bir sanat öğretmeniniz var.
- Pardon? Hayır, biz sadece çocukları ne isterlerse çizmeleri için bırakıyoruz.
- Yani, bu çocuk o ağacı kendi başına mı çizdi?
- Ağaçları çok sever, her zaman tek başına oturup onları çizer.
- Where has Ayako gone today?
-I remember now, we must go to the hill to have a send-off party.
- Gotto to go together. Ok, let's go. It is so exciting to climb the hill.
- Ayako nereye gitti bugün?
- Şimdi hatırladım. Veda partisi vermek için tepeye gitmemiz lazım.
- Birlikte gitmeliyiz. Tamam, hadi gidelim. Tepeyi tırmanmak çok heyecanlı olacak.