- Rita, think real hard! What else did you notice? Wristwatch, pocket handkerchief, briefcase or a camera?
- There was something,yes. He wore a little button in his lapel.
- Rita, çok iyi düşün! Başka ne gördün? Kol saati, cep mendili, çanta, ya da bir fotoğraf makinei?
- Evet, birşey vardı. Gömlek yakalarında küçük bir düğme vardı.
- Such an unlucky year. I even had to sell my camera. No little jobs on the horizon... some smuggling?
- How about 100,000 lira with out lifting a finger?
- 100,000 lira?
- Yes.
- I could kiss you!
- Öyle şanssız bir yıl ki. Fotoğraf makinemi bile satmak zorunda kaldım. Ufukta küçük iş bile yok... mesela biraz kaçakçılık?
- Parmağını bile kıpırdatman 100.000 liraya ne dersin?
- 100.000 lira?
- Evet.
- Seni öpebilirim şu an.
-You want lunch?
- No, that's okay Ailene.
- Roy Cohn! What kind of greeting is that? I thought we were friends.This will take a minute. Here, eat a little something.
- Öğle yemeği ister misin?
- Hayır, böyle iyi, Ailene.
- Roy Cohn! Bu ne çeşit bir karşılama? Arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Sadece bir dakika alır. İşte, azıcık bir şeyler ye.
- We come out there.. go down... take that stairway, see? Then up through the roof. Another little iron ladder this time. And from there, we come up to the terrace. Just like an elevator.
- Oradan dışarı çıkarız... aşağı inriz... holdeki merdivenlerden, gördün mü? sonra çatıdan yukarı. Bu sefer başka bir dmir merdiven. Ve oradan da, yukarı terasa çıkarız. aynı bir asansör gibi.
- It sounds nice. But to be perfectly honest with you, I'm a little homesick. Been a long time, the job's done and...
- Well, you know what? I got a week's vacation coming at Christmas. why don't we go home?
- Kulağa hoş geliyor. Ama gerçekten dürüst olmak gerekirse, Ben ev özlemi içindeyim. Çok uzun zaman oldu, iş de bitti ve...
- Biliyor musun? Noel'de bir hafta tatilim olacak. Neden eve gitmiyoruz?
- There's nothing he wouldn't do for a kin who'd restore him to rank.
- You don't love my brother, I hear.
- I have little reason to.
- Kendisini eski mevkisine iade eden bir akraba için yapacağı birşey yok.
- Kardeşimi sevmiyorsun, duyduğum kadarıyla.
- Bunun için küçük bir nedenim var.
- On my way to my sister's what did I see? A green card by a green lamppost. And I was wearing green.
- Maybe you'll meet a little green man! The colour of hope. I t's a good year.
- Kardeşime giderken ne gördüm? Yeşil bir sokak lambasının yanında yeşil bir kart. Ve yeşil giymiştim.
- Belki de küçük yeşil bir adamla tanışacaksın! Umudun rengi. İyi bir yıl olacak.
- Hazel Dobkins is the name. Do you know her?
- Couldn't get it out of my head for years. Nice little housewife. Three little kids... a nice husband.... No financial problems.
- İsmi Hazel Dobkins. Onu tanıyor musun?
- Yıllarca aklımdan çıkaramadım. Küçük tatlı ev hanımı. Üç küçük çocuk... tatlı bir koca.... Para problemleri yoktu.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.