- Miss Bristow, we know you know how to read this code. Do you recognize your handwriting?
- No. I draw little hearts over my I's. Smiley faces sometimes.
- Bay Bristow, Bu kodun nasıl okunduğunuzu bildiğinizi biliyoruz. El yazınızı tanıdınız mı?
- Hayır. Ben -i'lerimin üzerine küçük kalpler yaparım. Bazen de gülen suratlar.
- My father lives in Finland in a town called Rovaniemi. He has a little house near the lake inside the polar circle. Next month the sun doesn't go down at night. That's the midnight-sun.
- Babam, Finlandiya'da Rovaniemi adında bir kasabada yaşıyor. Kutup yuvarlağının içinde yer alan bir gölün kenarında küçük bir evi var. Gelecek ay güneş geceleri batmayacak. Gece yarısı güneşi bu.
- I'll watch yo take your temperature.
- I took it.
- Take it again. You're not sick.
- I am so ...
- You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
- It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
- Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
- I don't have to say.
- You have to tell me the truth. Why?
- You can't make me talk.
- Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
- Ben ölçtüm.
- Tekrar ölç. Hasta değilsin.
- Ben çok...
- Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
- Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
- Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
- Söylemek zorunda değilim.
- Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
- Beni konuşturamazsın.
- I'll watch yo take your temperature.
- I took it.
- Take it again. You're not sick.
- I am so ...
- You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
- It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
- Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
- I don't have to say.
- You have to tell me the truth. Why?
- You can't make me talk.
- Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
- Ben ölçtüm.
- Tekrar ölç. Hasta değilsin.
- Ben çok...
- Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
- Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
- Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
- Söylemek zorunda değilim.
- Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
- Beni konuşturamazsın.
- But all these papers... Jim, you really need somebody to organize all this stuff. Your handwriting is just like a little kid. Look at this! l wonder if William Blake was ever this disorganized.
- ama bütün bu kağıtlar... Jim, tüm bunları organize etmesi için birine ihtiyacın var. Elyazın küçük bir çocuğunki gibi. Şuna bir bak! William Blake bu kadar düzensiz miydi merak ediyorum.
'IF I don't take this child away with me,' thought Alice, 'they're sure to kill it in a day or two: wouldn't it be murder to leave it behind?' She said the last words out loud, and the little thing grunted in reply (it had left off sneezing by this time).
'Eğer bu çocuğu benimle birlikte götürmezsem,kesinlikle onu bir yada iki gün içerisinde öldürürler diye düşündü:onu arkamda bırakmak cinayet olmaz mı?yüksek sesle son sözleri söyledi ve küçük şey cevap vermek için homurdandı(bu defa hapşırmayı bıraktı.)