go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 695 kişi  22 Haz 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

go

went, gone, going, goes
f. gitmek
i. gidiş
  • - My father lives in Finland in a town called Rovaniemi. He has a little house near the lake inside the polar circle. Next month the sun doesn't go down at night. That's the midnight-sun.
    - Babam, Finlandiya'da Rovaniemi adında bir kasabada yaşıyor. Kutup yuvarlağının içinde yer alan bir gölün kenarında küçük bir evi var. Gelecek ay güneş geceleri batmayacak. Gece yarısı güneşi bu.
  • - Dad! There you are. Go get the hammer.
    - What do you need a hammer for?
    - I'll catch it in the coat and smack it with the hammer.
    - Baba! Hah işte buradasın. Gidip çekici alsana.
    - Çekiç ne için lazım?
    - Onu paltomun içine yakalayıp çekiçle vuracağım.
  • -Papa!
    - Amanda, go outside. It's smoky here.
    - Baba!
    - Amanda,dışarı çık. Burası duman altında.
  • - Where has Ayako gone today?
    -I remember now, we must go to the hill to have a send-off party.
    - Gotto to go together. Ok, let's go. It is so exciting to climb the hill.
    - Ayako nereye gitti bugün?
    - Şimdi hatırladım. Veda partisi vermek için tepeye gitmemiz lazım.
    - Birlikte gitmeliyiz. Tamam, hadi gidelim. Tepeyi tırmanmak çok heyecanlı olacak.
  • - It's too bad to go to extremes. When did get you married?
    - Seven days ago. What do you want to say ?
    - Aşırıya kaçmak çok kötüdür. Ne zaman evlendin?
    - Yedi gün önce. Ne söylemek istiyorsun?
  • - You talk like a mother. Let's go to a restaurant so he gets dressed. Your dad's been a bit lazy lately. Are you doing well in the theatre?
    - It works. At least I can act. We're on tour now.
    - Anne gibi konuşuyorsun. Hadi restorana inelim de giyinsin. Baban son zamanlarda biraz tembel oldu. Tiyatro iyi gidiyor mu?
    - İdare ediyor. En azından rol yapabiliyorum. Şu anda turnedeyiz.
  • - Mom, come in for a minute.
    - We have to go to the ballet.
    - Anne bir dakika içeri gir.
    - Baleye gitmek zorundayız.
  • - I'm calling the ambulance
    - No, wait
    - Wait? Are you crazy? God, you're on fire, your head is on fire.
    - lt hurts.
    - I'll call an ambulance.
    - No, I don't wanna go to the hospital. Please let me lie here.
    - Ambulansı arıyorum.
    - Hayır, bekle!
    - Bekle mi? Deli misin sen? Tanrım yanıyorsun. Başın yanıyor.
    - Canım acıyor.
    - Ambulansı çağıracağım.
    - Hayır. Hastahaneye gitmek istemiyorum.Bırak burada uzanayım.
  • -I'm calling the ambulance
    -No, wait
    - Wait? Are you crazy? God, you're on fire, your head is on fire.
    - lt hurts.
    - I'll call an ambulance.
    - No, I don't wanna go to the hospital.
    - Ambulansı arıyorum.
    - Hayır, bekle!
    - Bekle mi? Deli misin sen? Tanrım yanıyorsun. Başın yanıyor.
    - Canım acıyor.
    - Ambulansı çağıracağım.
    - Hayır. Hastahaneye gitmek istemiyorum.
  • - But Frank's my friend.
    - Friends, enemies, everybody they're all the same. Remember, trust equals death. Now you go write that on your lunch box.
    - Ama Frank arkadaşım.
    - Arkadaşlar, düşmanlar, herkes, onların hepsi aynıdır. Unutma, güven ölümle birdir. Şimdi git bunu sefer tasına yaz.
  • - Here you go.
    - I'm on duty, Stephen.
    - No, no, no, no. This is fruit juice. The Markab call it 'Orcha'. You'll like it. Go ahead.
    - No, I like orange juice.
    - Try it.
    - Al bakalım.
    - Görevdeyim, Stephen.
    - Hayır hayır hayır hayır. Bu sadece meyve suyu. Markablar buna 'Orcha' diyor. Seveceksin. Hadi iç.
    - Hayır, ben portakal suyu severim.
    - Dene şunu.
  • - Instead of mending nets we should be fighting the Germans.
    - Go to sleep!
    - Ağları onarmak yerine Almanlarla savaşıyor olmalıyız.
    - Uyu!
  • - I can go on crying. I can't blow my nose. You stole my handkerchief.
    - Stole! Calling us thieves? We're family men!
    - Ağlamaya devam edebilirim. Burnumu silemiyorum. Mendilimi çalmışsın.
    - Çalmış mıyım? Bize hırsız mı diyorsun? Biz aileyiz adamım!
  • - Did my brother go back?
    - Yeah, don't worry.
    - Ağabeyim geri döndü mü?
    - Evet, merak etme.
  • - Let go on three. - Give me that. Just give me that!
    - 3 diyince bırakın. - Ver bana şunu. Verin şunu!

  • - I say, "Nothing." - There you go.
    - "Hiçbir şey." - İşte.

  • -What happened to you That plane is ready to take you to Italy . You need to go now
    - I know But I needed to see you first Dad, I just drove a car into the ocean.
    - Ne oldu sana? O uçak seni İtalya’ya götürmek için bekliyor.Şimdi gitmelisin.
    - Biliyorum.Ama,önce seni görmem gerekiyordu baba.Az önce okyanusa sürdüm arabanın birini.
  • * Now go impress that super-thrilling *
    * Şimdi git ve şu heyecan verici *
  • "Ah, 1st sergeant Lipton, you organize things here and I'm gonna go for help I need to go polish my oak leaf clusters".
    “Ah çavuş Lipton, burada işleri siz organize ediyorsunuz ve ben de yardım getirmek için gideceğim. Gidip meşe yaprağı dizilerimi cilalamalıyım.
  • "What did you go out with me for?
    "Benimle ne demeye çıktın?


6,473 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025