- I don't want to hear it.
- It's not disgusting..
- Ok, you know what, when I get home, I'll check my journal from '94, but I know I'm right!
- Duymak istemiyorum.
- İçrenç değil ki.
- Tamam, biliyor musun, eve gidince 94'ten beri tuttuğum günlükleri kontrol edeceğim, ama haklı olduğumu biliyorum.
- He couldn't stop talking about them when he returned. They are so rich, and yet so humble. Then, one day, Karan took me to the flying club. Where, all his choppers were lined up.
- Döndüğü zamandan beri durmadan onları anlatıyordu..Çok zenginlermiş ama çok da mütevazilermiş. Sonra bir gün, Karan beni uçuş klubüne götürdü. Klüpte bütün helikopterleri sıra olmuştu.
- When he got out, he found out about it. He took me in the woods to a cabin. It had a dirty basement. He locked me in and left.
- Three days...? Who was he to preach?
- He said if I wanted to be a thief, then I ought to know what it was like.
- Çıktığında, onu öğrendi. Beni ormanda bir kulübeye götürdü. Kirli bir bodrumu vardı. Beni kilitledi ve gitti.
- Üç gün mü? Vaaz verecek birisi miki o?
- Eğer bir hırsız olmak istiyorsam, o zaman nasıl birşey olduğunu bilmem gerektiğini söyledi.
- There isn't anyone. Maybe an Eskimo who can ice-fish for food. Help me to build a nest for when the baby comes.
- There are no Eskimo here, and you're not really pregnant. You made that up.
- Burada kimse yok. Belki yiyecek için buzda balık avlayan bir Eskimo. Bebeğin gelişi için bir yuva yapmama yardım et.
- Burada Eskimo felan yok, ve sen de aslında hamile değilsin. Hepsini sen uydurdun.
- Don't talk like that when I'm holding something this sharp. Or I might slip and stick it in your heart if you have one.
- Oh, I do. Tough little muscle, too, never bleeds.
- Bu kadar keskin birşey tutarken bu şekilde konuşma. Yoksa çekip kalbine saplayabilirim tabi kalbin varsa.
- Oh var. Hiç bir zaman kan ağlamayan, küçük, sağlam bir kas.
- That's excellent, my boy. Excellent. Now is when we have the bull by its horn. Don't move! Freeze! Or I'll have you 'shaken' forever! Drop your guns! Not you, you idiot!-
- Bu harika, oğlum. Harika! Şimdi boğayı boynuzlarından tutacağız. Kıpırdamayın! Hareketsiz kalın! Yoksa sonsuza dek 'sarsılmış' olacaksınız. Bırak silahını. Sen değil, salak.
- I planted this tree when my son was born. He died when he was five. This one was for the girl. These apple trees... were for the twins. You see, that's the way it goes.
- Bu ağacı, oğlum doğduğunda diktim. Beş yaşındayken öldü. Bu kız içindi. Bu elma ağaçları ise... ikizler içindi. Gördüğünüz gibi, bu şekilde gidiyor.
- How is it ln the morning when a wife makes breakfast for her husband?
- lt's a happy life, good wife... What else can one want ?
- How is Mohan's wife?
- Very bad temper.
- Bir kadının kocası için sabahları kahvaltı hazırlaması nasıl birşey?
- Mutlu bir hayat, iyi eş... Bir insan dah ne ister?
- Mohan'ın karısı nasıl?
- Çok huysuz.
- You're not cute like a doll. You just look like someone's ordinary kid. When's your birthday?
- I never had a birthday.
- When were you first built? When's your "build-day"?
- I don't know.
- Bir bebek gibi sevimli değilsin. Herhangi birinin sıradan çocuğuna benziyorsun. Doğum günün ne zaman?
- Benim hiç doğum günüm olmadı.
- İlk ne zaman yapıldın? 'Yapılma-günün' ne zaman?
- Bilmiyorum.