-I'm not doing it. By thunder, here's a pretty game. You will stay, sir, and do duty by your Prince or I shall...
-Or what, you port-brained twerp? I've looked after you all my life.Even when we were babies
-Yapmayacağım bunu. Gökgürültüsüyle gelen şahane bir oyun işte. Burada kalıp Presine hizmet edeceksin bayım yada ben…
- Yada ne küçük beyinli ahmak? Tüm hayatım boyunca seninle ilgilendim. Daha biz bebekken bile.
-Did you read the part where I said I'd always love you? -It's a bit hard for you to love me when you're dead, isn't it? -I'm sorry.I can understand why you're angry, Marcus.
-Seni her zaman seveceğimi söylediğim bölümü okudun mu? -Ölüyken beni sevmen senin için biraz zor olur, değil mi? -Üzgünüm. Neden kızgın olduğunu anlayabiliyorum, Marcus.
-Why don't you try - to explain to your friend?
-l didn't get the chance. When l met Kamal after Sunita left. He slapped me.
-Did Kamal slap you ?
-Neden arkadaşınla- konuşmayı denemiyorsun?
-Hiç fırsat olmadı. Kamal'la Sunita gittikten sonra karşılaştım. Bana tokat attı.
-Kamal seni tokatladı mı?
What happens when we reach the shore?
-We unload.
-Then what?
Remember talking about finding a road across the mountain? Well, we're gonna try and find one.
-Kıyıya vardığımızda ne olur?
-Yükü boşaltırız.
-Sonra ne?
-Dağın karşısında bir yol bulmakla ilgili konuştuğumuzu hatırla. Tamam,uğraşacağız ve bir yol bulacağız.
-What did Mr. Duggan's luggage consist of when he left ?
-Two bags.
-Nothing else. No parcels or packages of any kind?
-Just the two bags. I carried them to his car.
-Ayrılırken Bay Duggan yanına ne götürdü?
– İki çanta.
–Başka? Herhangi bir bohça ya da paket yok muydu?
–Sadece iki çanta. Onları arabaya ben taşıdım.