- Actually I'm not on the street, Mom. I'm near the lake in the park.
- What park?
- Central Park.
- My lord, what on earth are you doing in Central Park...at this time?
- Aslında sokakta değilim, anne. Parkta gölün yanındayım.
- Ne parkı?
- Central Park.
- Tanrım, bu saatte... Central Park'ta ne halt ediyorsun?
- Who will pick up the phone when I call? Who owes me favors? These are what a label refer to. Now... someone who does not understand this...homosexual is what I am.
- Aradığımda telefonu kim açacak? Bana kim iyilik borçlu olacak? Bunlar bir etiketin getirdiği şeyler... Şimdi ise... tüm bunları ... homoseksüelliğin ben olduğunu anlamayan birisi...
- What do your parents do?
- My father is a turner and my mother is..
- Your mother..
- ... is a housewife
- You hesitated?
- l meant that she's also a princess.
- What?
- Yes, initially she was a princess. Her ancestors come from a royal family.
- Annen ve baban ne iş yapıyor?
- Babam tornacı ve annem...
- Annen...
- ... ev hanımı.
- Duraksadın?
- Yani... aynı zamanda bir prenses.
- Ne?
- Evet, önceden bir prensesmiş. Ataları soylu bir aileden geliyor.
- But, Ted, you're the only...
- I don't care. I don't have what it takes. They would be better off with someone who's never flown before.
- Bad news. Fog's getting thicker. And Leon's getting larger. I know what you're going to say, so save your breath.
- Well, I don't have a thing to say. You've done the best you could. You really have.
- Ama, Ted, sen tek...
- Umrumda değil. Ne gerekiyorsa bende yok. Daha önce hiç uçmamış biri olmadan gitseler iyi olur.
- Kötü haber. Sis kalınlaşıyor. Ve Leon genişliyor. Ne diyeceğini biliyorum, o yüzden nefesini kendine sakla.
- Şey, söyleyecek birşeyim yok. Sen yapabileceğinin en iyisini yaptın. Gerçekten yaptın.
- But he's very agog.
- But what can I do? We have no means to help him..
- Then lay it aside.
- Yes, we could only do this. He's coming.
- Ama çok istekli görünüyor.
- ama ne yapabilirim? Ona yardım edeceğiz anlamına gelmiyor.
- O zaman, bunu bir kenara bırak.
- evet, yapabileceğimiz sadece bu. Geliyor.
- Alice! Damn it, don't ever tell me what to do! I'll bust your jaw. All right? Okay, now, I'll tell you what. I'll be over at Jacobs' to pick you up later.
- Alice! Kahretsin, asla bana ne yapmam gerektiğini söyleme! Çeneni patlatırım. Tamam mı? Evet, şimdi sana ne diyeceğim. Sonra seni almaya Jacob'lara geleceğim.