go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1623 kişi  05 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

there

zm. şuradaki
zf. şurada
ünl. işte
  • - Don't blame yourself. There was no way you could have known. Just like when you recovered Rambaldi's journal, you had no idea it contained a formula.
    - What are you talking about? What formula?
    - A formula for a medication.
    - Kendini suçlama. Bilebilmenin hiç bir yolu yoktu. Aynen Rambaldi'nin günlüğünü geri aldığında, içinde bir formül olduğu hakkında bir fikrin olmadığı gibi.
    - Sen neden bahsediyorsun? Ne formülü?
    - Tedavi için bir formül.
  • - I could change myself. But I can't. There ought to be a law
    - There is a law, you'll see.
    - Kendimi değiştirebilirdim. ama yapamıyorum. Bir kanun olmalı.
    - Bir kanun var, göreceksin.
  • - There were no women screaming.
    - Those screams were down by the gate.
    - Objection!
    - I see no reason for objecting yet.
    - Kadın çığlığı falan yoktu.
    - Kapıdan aşağıda kadın çığlıkları duyuluyordu.
    - İtiraz ediyorum.
    - Kabul edilmedi.
  • - John. My name is Jeanie. I'm putting this thermometer under your arm. Hold it there for me. Has he complained of cramps or diarrhea?
    - No. But look what he threw up.
    - What are those?
    - Worms.
    - John. Benim adım Jeanie. Bu termometreyi kolunun altına koyuyorum. Benim için onu orada tut. İshal ya da kramp şikayeti var mı?
    - Hayır. Ama bakın ne kustu.
    - Nedir bunlar?
    - Solucan.
  • - John. My name is Jeanie. I'm putting this thermometer under your arm. Hold it there for me. Has he complained of cramps or diarrhea?
    - No. But look what he threw up.
    - What are those?
    - Worms.
    - John. Benim adım Jeanie. Bu termometreyi kolunun altına koyuyorum. Benim için onu orada tut. İshal ya da kramp şikayeti var mı?
    - Hayır. Ama bakın ne kustu.
    - Nedir bunlar?
    - Solucan.
  • - There they are. See them?
    - I see them. We're going to line up Maddox' support and get Grey's endorsement.
    - İşte oradalar. Onları görüyor musun?
    - Onları görüyorum. Maddox’un desteğini ayarlayacağız ve Grey’in onayını alacağız.
  • - There he is, up there.
    - Come down, Teo! You'll hurt yourself. QuicKly, get a ladder. I'll go up. Is this how you keep an eye on him? How did he get up there?
    - İşte orada, yukarıda.
    - Aşağı in, Teo. Bir yerine birşey olacak. Çabuk, bir merdiven getir. Yukarı çıkacağım. Ona bu şekilde mi göz kulak oluyorsun? Oraya nasıl çıktı?
  • - There this the smiling gentleman. Welcome... Its shelters, please.
    - Thanks
    - İşte burada gülümseyen bir centilmen var. Hoşgeldiniz. Sığınaklara geçelim.
    - Teşekkürler.
  • - There are details to take care of .You will need to sign some papers .
    - I will gladly sign, but I'm late.
    - İlgilenmeniz gereken detaylar var. Bazı evrakları da imzalamanız gerekiyor.
    - Zevkle imzalarım ama geç kaldım.
  • - Come in for two minutes. Sit with me. - I was just in there. It's embarrassing.
    - İki dakikalığına içeri girelim. - Az önce oradaydım. bu çok utandırıcı.

  • - Hey, Larry, where's the forklift?
    - Forklift? It's over there by the baggage loader.
    - Hey Larry, forklift nerede?
    - Forklift mi? Şurada bagaj yükleyicisinin yanında.
  • - So there is no gift.
    - That's how they work.
    - Hediye filan yok demek.
    - Böyle çalışırlar işte.
  • - No. There are other ways.
    - Then you should have explored them before you tore our people apart!
    - Hayır. Başka yollar var.
    - O halde onları halkımızı bölmeden önce araştırmalıydın!
  • - There wa no sign of disease.
    - It appears the child drowned.. but without the proper laboratory tests...it's impossible to be absolutely certain.
    - Hastalığın belirtisi yoktu.
    - Çocuğun boğulduğu belli... ama doğru düzgün labratuvar testi olmadan... tamamen emin olmak mümkün değil.
  • - There was a spectacular huge, giant tree. One night there was a fierce hail storm. That tree was hit by lightning and fell.
    - Harikulade, büyük, dev bir ağaç vardı. Bir gece şiddetli bir dolu fırtınası oldu. Ağaca şimşek çarptı ve ağaç yere düştü.
  • - You still have the nursery, Mr. Kirby
    - Oh, yes. I am going in more for tree farming now.
    - Is there any money in growing trees?
    - There can be.
    - The only thing I know about trees is they make good logs.
    - Now's your chance to learn more.
    - Hala fundalığınız var mı, Bay Kriby?
    - Oh evet. ama şimdi daha çok ağaç ziraatçılığına doğru gidiyorum.
    - Ağaç yetiştirme işinde para var mı?
    - Olabilir.
    - ağaçlarla ilgili bildiğim tek şey, onlardan iyi kütük yapıldığı.
    - İşte şimdi daha fazlasını öğrenme şansınız var.
  • - You still have the nursery, Mr. Kirby
    - Oh, yes I am going in mor for tree farming now.
    - Is there any money in growing trees?
    - There can be.
    - The only thing I know about trees is they make good logs.
    - Now's your chance to learn more.
    - Hala fundalığınız var mı Bay Kriby?
    - Oh evet. ama şimdi daha çok ağaç ziraatçılığına doğru gidiyorum.
    - Ağaç yetiştirme işinde para var mı?
    - Olabilir.
    - ağaçlarla ilgili bildiğim tek şey, onlardan iyi kütük yapıldığı.
    - İşte şimdi daha fazlasını öğrenme şansınız var.
  • - At the street near the south docks. It appears that an unknow gunman, or gunmen has taken some people hostage in a local bar. Now, there has been reports of gunshots. Apparently it all began after 4:00 this morning.
    - Güney tersanesinin yakınındaki caddede. Bilinmeyen eli silahlı bir adam ya da adamlar lokal bir barda bazı kişileri rehin almış görünüyor. Şu anda bazı silah sesleri de rapor edildi. Görünen o ki bu sabah 4.00'den sonra başlamış.
  • - It was weird. It was dark. There were pictures made of cloth. Right on the walls and .. candles, black candles. There was a .. thick wood table. And ...there were knives and saws. There's something carved on the table like a ...a symbol.
    - Pentagram.
    - How'd you know?
    - Go on, go on.
    - Garipti. Karanlıktı. Kumaşlardan yapılmış resimler vardı. Duvarlardaydılar ve şamdanlar.. siyah şamdanlar. Kalın tahta bir... masa vardı. Ve... bıçaklar, testereler vardı. Masada bir... bir sembole benzeyen bir şey oyulmuştu.
    - Beş köşeli yıldız.
    - Nereden bildin?
    - Devam et, devam et.
  • - You have to make some adjustment to your lifestyle when you get married. And there you have as handsome a couple of young newly-weds as you can hope to find.
    - Evlendiğin zaman, yaşam şekline çeki düzen vermelisin. İşte o zaman yeni evlilerin olmayı umduğun güzel bir çift olursunuz.

10,379 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025