- Austin! Come back to bed!
- Duty calls, baby.
- Hello, Austin. I hope I'm not interrupting your honeymoon.
- No, not at all, Basil.
- Did you get that fruit basketI sent you?
- Yes, we did,
- Austin! Yatağa geri dön.
- Görev çağırıyor, bebeğim.
- Alo Austin. Umarım, balayınızı kesmiyorumdur.
- Hayır, hiç kesmiyorsun, Basil.
- Size gönderdiğim meyve sepetini aldınız mı?
- Evet, aldık.
- ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
- Do you know, l'll kill Dragon in Taiwan?
- That's very risky.
- lf it's for you, l'm not scared at all.
- Aslında, o kadar da çirkin değilsin. Ejderha senden yüz kat daha çirkin.
- Tayvan'daki Ejderha'yı öldüreceğimi biliyor musun?
- Bu çok riskli.
- Senin içinse hiçbir şeyden korkmam.
- Actually, that was for Jackie. We've wanted a fight in our own back yard. You're one of the few women having any success in this, what's it take?
- Hard work and thick skin. A great boxer don't hurt either.
- Aslında, bu Jackie içindi. Kendi arka bahçemizde bir karşılaşma istemiştik. Bunda başarılı olan ender kadınlardan birisin, ne sayesinde?
- Sıkı çalışma ve kalın bir deri. Bir de iyi boksör can da acıtmaz.
- We actually have nothing special to do. Come on in. I'd like to buy some incense.
- Perfect.
- I know a show that sells funeral stuff.
- I'm an expert in these. You've asked the right guy.
- Aslında yapacak özel birşeyimiz yok. İçeri gel. Biraz tütsü almak istiyorum.
- Mükemmel.
- Cenaze eşyaları satan bir şov biliyorum.
- Bunlarda uzmanımdır. Doğru kişiye sordun.
- We actually have nothing special to do. Come on in. I'd like to buy some incense.
- Perfect.
- I know a show that sells funeral stuff.
- I'm an expert in these. You've asked the right guy.
.
- Aslında yapacak özel birşeyimiz yok. İçeri gel. Biraz tütsü almak istiyorum.
- Mükemmel.
- Cenaze eşyaları satan bir şov biliyorum.
- Bunlarda uzmanımdır. Doğru kişiye sordun
- All of my friends are dead.. and I'm only 31. And every morning I wake up, I think Louis is next to me in the bed.. and it takes me long minutes to remember. That this is real that it isn't just an impossible, terrible dream. So maybe, yes, I'm flipping out.
- Well, you better not. You'd better not flip out. This is not dementia, and this is not real. This is....This is just you,
- Arkadaşlarımın hepsi öldü. .. ve ben sadece 31 yaşındayım. Ve her sabah uyanıp Louis 'in yatakta yanımda olduğunu düşünüyorum. ve neyin gerçek olduğunu hatırlamak uzun dakikalarımı alıyor. Bu imkansız, korkunç bir rüya olmadığını. O yüzden, evet belki de çıldırıyorum.
- Olmasan iyi olur. Çıldırmasan iyi olur. Bu akıl hastalığı değil ve gerçek de değil. Bu... bu sadece sensin.
- All of my friends are dead.. and I'm only 31. And every morning I wake up, I think Louis is next to me in the bed.. and it takes me long minutes to remember. That this is real that it isn't just an impossible, terrible dream. So maybe, yes, I'm flipping out.
- Well, you better not. You'd better not flip out. This is not dementia, and this is not real. This is....This is just you,
- Arkadaşlarımın hepsi öldü. .. ve ben sadece 31 yaşındayım. Ve her sabah uyanıp Louis 'in yatakta yanımda olduğunu düşünüyorum. ve neyin gerçek olduğunu hatırlamak uzun dakikalarımı alıyor. Bu imkansız, korkunç bir rüya olmadığını. O yüzden, evet belki de çıldırıyorum.
- Olmasan iyi olur. Çıldırmasan iyi olur. Bu akıl hastalığı değil ve gerçek de değil. Bu... bu sadece sensin.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thanks.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkürler.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thank you.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thank you.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement. She was a fine woman. A fine fine human being.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra bahse girerim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- You keep a gun under the front seat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
- What?
- Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
- Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
- Ne?
- Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
- You keep a gun under the frontseat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
- What?
- Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
- Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
- Ne?
- Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
- What do your parents do?
- My father is a turner and my mother is..
- Your mother..
- ... is a housewife
- You hesitated?
- l meant that she's also a princess.
- What?
- Yes, initially she was a princess. Her ancestors come from a royal family.
- Annen ve baban ne iş yapıyor?
- Babam tornacı ve annem...
- Annen...
- ... ev hanımı.
- Duraksadın?
- Yani... aynı zamanda bir prenses.
- Ne?
- Evet, önceden bir prensesmiş. Ataları soylu bir aileden geliyor.