- Who's this, the knife lady? You're into violent women now?
- She's very important to me, Terry. I think of her all the time.
- That's a new reality for you.
- Bu kim, bıçaklı bayan? Şiddet düşkünü kadınlardan mı hoşlanıyorsun artık?
- Benim için çok önemli, Terry. Her zaman onu düşünüyorum.
- Senin için yeni bir gerçeklik bu.
- You want to pretend, this isn't gonna be a very big band?
- Well, it is.
- You call yourself a leader of this band.
- But your direction allowed this.
- Bu çok büyük bir grup olmayacakmış gibi mi hareket etmek istiyorsun?
- E büyük.
- Sen kendine bu grubun lideri diyorsun.
- Ama buna izin veren senin direktiflerin.
- if this is some kind of joke I'm in no mood.. - There must be some misunderstanding. - You're very ill-mannered. - That's right...ill-mannered and a liar - Yes, I said you're a liar! A liar
- Bu bir çeşit şakaysa hiç havamda değilim. - Bir yanlış anlaşma olmuş olmalı. - Tavırların hastalıklı senin. - Doğru hastalıklı ve yalancı. - Doğru. Demiştim yalancısın sen! Yalancı!
- Did you know he has a son, Gallagher?
- I called you last night, I thought..
- I got in very late last night. How did you know he had a son?
- I met him once. At a party.
- Bir oğlu olduğunu biliyor muydun, Gallagher?
- Dün akşam seni aradım. Düşündüm ki...
- Dün gece çok geç geldim. Oğlu olduğunu nereden biliyorsun?
- Bir kere tanıştım onunla. Bir partide.
- How is it ln the morning when a wife makes breakfast for her husband?
- lt's a happy life, good wife... What else can one want ?
- How is Mohan's wife?
- Very bad temper.
- Bir kadının kocası için sabahları kahvaltı hazırlaması nasıl birşey?
- Mutlu bir hayat, iyi eş... Bir insan dah ne ister?
- Mohan'ın karısı nasıl?
- Çok huysuz.
- They don't like me very much in there.
- They're lucky to have you in there.
- That's a nice thing to say.
- It's not a nice thing. It's the truth. Why do you try so hard not to cry?
- It's not fair. I did the right thing. I know I did. There's nothing I can do anymore.
- Beni burada pek sevmiyorlar.
- Orada olduğun için şanslılar.
- Söylediğin çok hoş.
- Hoş bir şey değil. Gerçek bu. Neden ağlamamak için bu kadar çabalıyorsun?
- Haksızlık. Doğru şeyi yaptım. Biliyorum yaptım. Yapabileceğim başka bir şey yok.
- Sometimes a father's love has to be very, very hard. Unfair, even. Cold. To make your son grow strong in a world like this .This isn't a good world.
- Bazen bir babanın sevgisi, çok çok sert olmalı. Hatta haksızlık derecesinde. Soğuk. Oğlunu böyle bir dünyada güçlü kılmak için. Bu iyi bir dünya değil.
- l can't stand lying to anyone else.
- l appreciate that. l'll be honest with you , too.
- There are people at the agency who will want him found . He's very much a victim.
- Başka birine daha yalan söylemeye dayanamam.
- Buna minnettar olurum. Ben de sana dürüst olacağım.
- Bulunmasını isteyecek insanlar var ajansta. O bir kurban.
- ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
- Do you know, l'll kill Dragon in Taiwan?
- That's very risky.
- lf it's for you, l'm not scared at all.
- Aslında, o kadar da çirkin değilsin. Ejderha senden yüz kat daha çirkin.
- Tayvan'daki Ejderha'yı öldüreceğimi biliyor musun?
- Bu çok riskli.
- Senin içinse hiçbir şeyden korkmam.
- You keep a gun under the front seat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
- What?
- Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
- Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
- Ne?
- Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
- You keep a gun under the frontseat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
- What?
- Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
- Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
- Ne?
- Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.