go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1492 kişi  05 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

very

s. çok
zf. pek, en
  • - Who's this, the knife lady? You're into violent women now?
    - She's very important to me, Terry. I think of her all the time.
    - That's a new reality for you.
    - Bu kim, bıçaklı bayan? Şiddet düşkünü kadınlardan mı hoşlanıyorsun artık?
    - Benim için çok önemli, Terry. Her zaman onu düşünüyorum.
    - Senin için yeni bir gerçeklik bu.
  • - You want to pretend, this isn't gonna be a very big band?
    - Well, it is.
    - You call yourself a leader of this band.
    - But your direction allowed this.
    - Bu çok büyük bir grup olmayacakmış gibi mi hareket etmek istiyorsun?
    - E büyük.
    - Sen kendine bu grubun lideri diyorsun.
    - Ama buna izin veren senin direktiflerin.
  • - I can tell you, these kids are in very good shape. They have a very healthy relationship ... spiritually, emotionally and physically.
    - Bu çocukların gayet iyi durumda olduklarını söyleyebilirim. Çok sağlıklı bir ilişkileri var... ruhsal, duygusal ve fiziksel açıdan.
  • - if this is some kind of joke I'm in no mood.. - There must be some misunderstanding. - You're very ill-mannered. - That's right...ill-mannered and a liar - Yes, I said you're a liar! A liar
    - Bu bir çeşit şakaysa hiç havamda değilim. - Bir yanlış anlaşma olmuş olmalı. - Tavırların hastalıklı senin. - Doğru hastalıklı ve yalancı. - Doğru. Demiştim yalancısın sen! Yalancı!
  • - I'm very close to making partner.
    - We both know the rules about interoffice romance.
    - Biriyle sevgili olmaya çok yaklaştım.
    - Ofis içi romantik ilişkilerle ilgili kuralları ikimiz de biliyoruz.
  • - l must talk with someone.
    - l'm not very good at that l talk a lot. l've tried to break the habit...
    - But you have such an honest face.
    - Biriyle konuşmam gerek.
    - Bu konuda pek iyi değilimdir. Ben çok konuşurum. Bu huyumdan vazgeçmeye çalıştım...
    - Ama çok dürüst bir yüzün var.
  • - You'll get your keys soon. This is a five stars hotel, very famous in Hong Kong! Look! The harbour scenery is so beautiful.
    - Birazdan anahtarlarını alacaksın. Bu Hong Kong'un beş yıldızlı, ünlü bir oteli. Baksana! Liman manzarası çok güzel.
  • - It used to decorate a king's palace.
    - Very nice.
    - Bir zamanlar sarayları süslermiş.
    - Çok güzel.
  • - Did you know he has a son, Gallagher?
    - I called you last night, I thought..
    - I got in very late last night. How did you know he had a son?
    - I met him once. At a party.
    - Bir oğlu olduğunu biliyor muydun, Gallagher?
    - Dün akşam seni aradım. Düşündüm ki...
    - Dün gece çok geç geldim. Oğlu olduğunu nereden biliyorsun?
    - Bir kere tanıştım onunla. Bir partide.
  • - You know, a muffin can be very filling. - I know.
    - Bir muffin gayet doyurucu olabilir. - Biliyorum.

  • - How is it ln the morning when a wife makes breakfast for her husband?
    - lt's a happy life, good wife... What else can one want ?
    - How is Mohan's wife?
    - Very bad temper.
    - Bir kadının kocası için sabahları kahvaltı hazırlaması nasıl birşey?
    - Mutlu bir hayat, iyi eş... Bir insan dah ne ister?
    - Mohan'ın karısı nasıl?
    - Çok huysuz.
  • - They don't like me very much in there.
    - They're lucky to have you in there.
    - That's a nice thing to say.
    - It's not a nice thing. It's the truth. Why do you try so hard not to cry?
    - It's not fair. I did the right thing. I know I did. There's nothing I can do anymore.
    - Beni burada pek sevmiyorlar.
    - Orada olduğun için şanslılar.
    - Söylediğin çok hoş.
    - Hoş bir şey değil. Gerçek bu. Neden ağlamamak için bu kadar çabalıyorsun?
    - Haksızlık. Doğru şeyi yaptım. Biliyorum yaptım. Yapabileceğim başka bir şey yok.
  • - Well, I did my best. What about you?
    - I went through that garden catalogue that came. Very interesting.
    - Ben elimden geleni yaptım. Peki senden ne haber?
    - Ben de gelen bahçe kataloğunu inceledim. Çok ilginçti.
  • - I didn't do anything.
    - It's okay. You're very lucky.
    - Ben bir şey yapmadım.
    - Sorun değil. Çok şanslısın.
  • - Sometimes a father's love has to be very, very hard. Unfair, even. Cold. To make your son grow strong in a world like this .This isn't a good world.
    - Bazen bir babanın sevgisi, çok çok sert olmalı. Hatta haksızlık derecesinde. Soğuk. Oğlunu böyle bir dünyada güçlü kılmak için. Bu iyi bir dünya değil.
  • - l can't stand lying to anyone else.
    - l appreciate that. l'll be honest with you , too.
    - There are people at the agency who will want him found . He's very much a victim.
    - Başka birine daha yalan söylemeye dayanamam.
    - Buna minnettar olurum. Ben de sana dürüst olacağım.
    - Bulunmasını isteyecek insanlar var ajansta. O bir kurban.
  • - Austin is very charming... very debonair. He's handsome, witty...has a knowledge of fine wines. Women want him and men want to be him.
    - Austin çok çekici.. çok hoş. Yakışıklı, akıllı ve iyi şaraptan da anlıyor. Kadınlar onu istiyor. Erkekler ise o olmayı istiyor.
  • - ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
    - Do you know, l'll kill Dragon in Taiwan?
    - That's very risky.
    - lf it's for you, l'm not scared at all.
    - Aslında, o kadar da çirkin değilsin. Ejderha senden yüz kat daha çirkin.
    - Tayvan'daki Ejderha'yı öldüreceğimi biliyor musun?
    - Bu çok riskli.
    - Senin içinse hiçbir şeyden korkmam.
  • - You keep a gun under the front seat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
    - What?
    - Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
    - Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
    - Ne?
    - Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
  • - You keep a gun under the frontseat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
    - What?
    - Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
    - Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
    - Ne?
    - Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.

9,839 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025