- Oh, it's such a beautiful night. The city is lit up like a jewel. Oh, look, there's Irene! She's sitting in her window wearing a stunning green dress.
- Oh, öyle güzel bir gece ki. Şehir mücevher gibi parlıyor. Oh, bak, Irene. Göz kamaştıran yeşil bir elbise giymiş pencerede oturuyor.
- why don't you shut the fuck up and let me make the decisions.
- All right, all right. You want to hang yourself, go ahead! I got some more rope back here if you need it.
- Neden sesini kesmiyorsun ve bırakmıyorsun da kararları vereyim?
- Tamam tamam. Eğer kendini asmak istiyorsan, hiç durma! İhtiyacın varsa, biraz daha ip var burada.
- Sadly, Ned couldn't be there. His mum had come and picked him up at the last second.
- What a shame.
- Yeah.I'm sorry
- Got it. This is Megan, by the way.
- Hello, Megan.
- Ne yazık ki, Ned orada olamadı. Annesi son dakika gelip onu almış.
- Ne fena.
- Evet. Üzgünüm.
- Anladım. Bu Megan, bu arada.
- Merhaba Megan.
- What do you have to be mad about? I understand it must have been hard for you when I left. But you didn't put up a fight.
- What kind of fight was I supposed to put up?
- Ne için kızmak zorundasın? Gittiğimde herşey senin için zor olmuş olmalı, anlıyorum. Ama kavga çıkartmadın?
- Ne tür bir kavga çıkartmam gerekirdi?
- They were nylon and had lace up the sides and they're badly torn.. as if they've been ripped apart by powerful hands The label reads..."Smart Shop, Phoenix, Arizona."
- Naylonlardı ve kenarlarında dantel vardı ve fena şekilde yırtılmışlardı... sanki çok güçlü eller tarafından parçalanmışlardı. Etikette ... "Smart Shop, Phoenix, Arizona." yazıyordu.
- So how'd a nice girl like you end up in Scotland Yard?
- I have an extensive martial arts background and I speak six languages, including Japanese.
- Nasıl oluyor da senin gibi tatlı bir kızın yolu Scotland Yard'a düşüyor?
- Dövüş sanatları üzerine geniş bir eğitim aldım, ayrıca Japonca da dahil olmak üzere altı dil konuşuyorum.
- I hate the graveyard shift. It fucks my system.
- All the shit you eat is fucking up your system. I love graveyard. No traffic. Nothing's worse than a 459 crosstown during rush hour.
- You like graveyard because you have insomnia.
- I know what puts me to sleep.
- Mezarlık vardiyesinden nefret ediyorum. Sistemime sıçıyor.
- O yediğin boklar sistemine sıçıyor. Ben mezarlığı seviyorum. Trafik yok. Hiçbir şey 459 şehirlerarasını kalabalık vakitte geçmekten kötü değildir.
- Sen mezarlığı seviyorsun çünkü uykusuzluk sorunun var.
- Beni ne uyutur biliyorum.
- l screwed up, l screwed up bigtime.
- But you have got to get up! You can do this. You can handle it. You are in shape. You can go 1 2 rounds. You are a champion.
- Mahvettim. Herşeyi mahvettim.
- Ama kalkmalısın. Yapabilirsin. Bununla baş edebilirsin. İyi durumdasın. 12 round devam edebilirsin. Sen bir şampiyonsun.
- Drop off my dry cleaning. Pick up my vitamins. Wash my new jeans.
- You realize what you are, don’t you?
- What?
- You’re his bitch.
- No-no!! No!!
- Kuru temizlemeye götürülecekleri götür. vitaminlerimi al. Yeni kot pantolonumu yıka.
- Ne olduğunun farkındasın, değil mi?
- Ne?
- Onun fahişesisin.
- Hayır- hayır! Hayır!