go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1573 kişi  05 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

how

zf. nasıl, ne kadar
i. yöntem
  • - How about some more of Stifmeister' collegiate concoction?
    - This thing is like half alcohol. You're just trying to get me drunk.
    - Mary, would I do that?
    - My name's Christy
    - Biraz daha Stifmeister' Koleji karışımına ne dersin?
    - Bu şeyin yarısı alkol sanki. Beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun?
    - Ben hiç öyle şey yapar mıyım Mary?
    - Benim adım Christy.
  • - One side kills, then the other.
    - How do you know?
    - It goes way back. They're fighting for the land.
    - They'd rather kill than solve their problems. Real fanatics. It's like the two snakes I saw fighting.
    - Bir taraf öldürür, sonra öteki.
    - Nereden biliyorsun?
    - Çok eskilerden. Arazi için savaşıyorlar.
    - Problemlerini çözmektense öldürmeyi tercih ediyorlar. Gerçek fanatikler. İki yılanı savaşırken görmek gibiydi.
  • - How about a pack of hot dogs?
    - That's incredible! Why not some ketchup?
    - Yeah, why not?
    - Bir paket sosisli sandiviçe ne dersin?
    - Bu inanılmaz. Neden ketçap koymuyoruz?
    - Evet, neden olmasın?
  • - Did you know he has a son, Gallagher?
    - I called you last night, I thought..
    - I got in very late last night. How did you know he had a son?
    - I met him once. At a party.
    - Bir oğlu olduğunu biliyor muydun, Gallagher?
    - Dün akşam seni aradım. Düşündüm ki...
    - Dün gece çok geç geldim. Oğlu olduğunu nereden biliyorsun?
    - Bir kere tanıştım onunla. Bir partide.
  • - Can I do it one more time?
    - Forgive me, but if we don't hurry, I might miss the plane.
    - Of course. How selfish of me. Let's do all the things that you want to do.
    - Bir kere daha yapabilir miyim?
    - Affet ama acele etmezsek, uçağı kaçırabilirim.
    - Elbette. Ne kadar da bencilim. Hadi senin yapmak istediğin şeyleri yapalım.
  • - How is it ln the morning when a wife makes breakfast for her husband?
    - lt's a happy life, good wife... What else can one want ?
    - How is Mohan's wife?
    - Very bad temper.
    - Bir kadının kocası için sabahları kahvaltı hazırlaması nasıl birşey?
    - Mutlu bir hayat, iyi eş... Bir insan dah ne ister?
    - Mohan'ın karısı nasıl?
    - Çok huysuz.
  • How could you be out of gas?
    I don't know.
    - Benzinin nasıl biter?
    - Bilmem.
  • - Do you know how hard it is for me to go to the cemetery?
    - I was just trying to help him get back to some kind of life.
    - He was coming back. Don't you realize how he's changed these past weeks? His apartment, his life? He fell in love. Why do you want to rush things?
    - Benim için mezarlığa gitmenin ne kadar zor olduğunu biliyor musun?
    - Sadece onun hayata dönmesine yardım etmeye çalışıyordum.
    - Dönüyordu zaten. Şu geçtiğimiz haftalarda ne kadar değiştiğini farketmiyor musun? Evi, hayatı? Aşık oldu. Neden işleri aceleye getirmek istiyorsun?
  • - Does he remember anything good about me?
    - He doesn't hate you. He just still feels hurt.
    - Hurt? I hurt him?
    - Being arrested like that? Nobody forgets that.
    - How did you forget what he did to you?
    - Benim hakkımda iyi bir şey hatırlıyor mu?
    - Senden nefret etmiyor. Sadece hala yaralı hissediyor.
    - Yaralı? Onu ben mi incittim?
    - Bu şekilde tutuklanmak? Bunu kimse unutmaz.
    - Sana ne yaptığını sen nasıl unuttun peki?
  • - You start ordering my people around. It's not gonna work. You gotta know how to handle these people. We got a certain way of doing things here. I'm not interested in your way of doing things.
    - Benim elemanlarıma emirler yağdırmaya başladın. Bu iş yürümez. Bu insanları nasıl idare etmen gerektiğini bilmelisin. Burada işleri belli bir yapış yolumuz var. Senin işleri halletme yolun umrumda değil.
  • - Now wait a minute. Calm down a bit. Try some deep breathing. Maybe just hum a little. 'Harika hissediyorum' ?ark?s?n?...
    - No!! How about you hum the 'I'm a Crazy Asshole' song?
    - Bekle bir dakika. Biraz sakinleş. Biraz derin nefes almayı dene. Ya da belki biraz şarkı mırıldan. 'I Feel Pretty'...
    - Hayır! Senin 'Ben Deli Bir Pisliğim' şarkısını mırıldanmana ne dersin?
  • - Miss Bristow, we know you know how to read this code. Do you recognize your handwriting?
    - No. I draw little hearts over my I's. Smiley faces sometimes.
    - Bay Bristow, Bu kodun nasıl okunduğunuzu bildiğinizi biliyoruz. El yazınızı tanıdınız mı?
    - Hayır. Ben -i'lerimin üzerine küçük kalpler yaparım. Bazen de gülen suratlar.
  • - How come you didn't tell me? - He asked me to keep it a secret.
    - Bana neden söylemedin? - Sır olarak saklamamı istedi.

  • - You have to trust me. Now, I don't think they mean us any harm. I don't know how I know that. It's just a feeling.
    - Bana güvenmek zorundasın. Şu anda bize zarar vermek istediklerini sanmıyorum. Bunu nasıl bildiğimi bilmiyorum. Sadece bir his.
  • - I'll bet you. How much? - Her tip.
    - Bahse girelim. Ne kadar? - Ona bahşiş vermesine.

  • - I'll watch yo take your temperature.
    - I took it.
    - Take it again. You're not sick.
    - I am so ...
    - You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
    - It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
    - Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
    - I don't have to say.
    - You have to tell me the truth. Why?
    - You can't make me talk.
    - Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
    - Ben ölçtüm.
    - Tekrar ölç. Hasta değilsin.
    - Ben çok...
    - Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
    - Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
    - Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
    - Söylemek zorunda değilim.
    - Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
    - Beni konuşturamazsın.
  • - I'll watch yo take your temperature.
    - I took it.
    - Take it again. You're not sick.
    - I am so ...
    - You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
    - It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
    - Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
    - I don't have to say.
    - You have to tell me the truth. Why?
    - You can't make me talk.
    - Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
    - Ben ölçtüm.
    - Tekrar ölç. Hasta değilsin.
    - Ben çok...
    - Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
    - Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
    - Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
    - Söylemek zorunda değilim.
    - Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
    - Beni konuşturamazsın.
  • - May I have the car keys, please? - How did you get all this?
    - Araba anahtarlarını alabilir miyim, lütfen? - Bütün bunları nasıl öğrendin?

  • - Oh my God! You all right?
    - I'm hiccupping blood. How many people you notice all right hiccup blood?
    - What're we gonna do?
    - Well, I'm gonna run.
    - Aman Tanrım! İyi misin?
    - Hıçkırırken kan geliyor. Hıçkırırken kan kusup da iyi olan kaç kişiyi gördün?
    - Ne yapacağız peki?
    - Eh, ben koşuyorum.
  • - I could lay under you, eat fried chicken...and do a crossword puzzle at the same time.That's how much you bother me.
    - altında yatıp, kızarmış tavuk yiyebilirim... ve aynı anda bulmaca çözebilirim. İşte beni ancak bu kadar rahatsız edersin.

6,496 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025