- That's not what l asked. Why don't you judge him according to your own laws?
- You know it's unlawful for us......to condemn any man to death.
- To death? What has this man done to merit such a penalty?
- Sorduğum bu değil. Neden onu kendi kanunlarına göre yargılamıyorsun?
- Bizim için ... hiç bir insanı ölüme mahkum etmenin yasal olmadığını biliyorsun.
- Ölüme mi? Bu adam bu cezayı hak edecek ne yaptı?
- Slng! I'm sure we'll get him to lead us to him.
- Then why hasn't he?
- Yeah, they hate each other, but they probably hate us more.
- Sgh! Eminim, bizi ona götürmesinini sağlayabiliriz.
- O zaman neden yapmadı?
- Evet, birbirlerinden nefret ediyorlar, ama muhtemelen bizden daha çok nefret ediyorlar.
- She took advantage of my love.
- You are blaming her false.
- lf this is false, why did she leave the house? Why didn't she answer my questions?
- You misunderstood. That's why l've come to make you understand.
- Sevgimi kullandı.
- Onu yanlış yere suçluyorsun.
- Yanlış yere suçluyorsam, niye evi terketti? Neden sorularıma cevap vermedi?
- Yanlış anladın. Bu yüzden geldim, sana anlamanı sağlamaya.
- What's your problem? Ever since the ambush in the car park, you've looked at me like I'm your enemy. Why?
- I really want to know something. Why weren't you hurt in the car park?
- Senin derdin ne? Park yerindeki pusudan beri, bana düşmanınmışım gibi bakıyorsun. Neden?
- Gerçekten bir şeyi bilmek istiyorum. Niçin park yerinde yaralanmadın?
- Did you read the part where I said I'd always love you?
- It's a bit hard for you to love me when you're dead, isn't it?
- I'm sorry. I can understand why you're angry,
- Seni her zaman seveceğimi söylediğim kısmı okudun mu?
- Öldüğünde beni sevmen biraz zor, öyle değil mi?
- Üzgünüm. Kızgın olmanı anlıyorum.
- I still love you, that's why I'll have it. I'll raise it to b a good, honest child. I give up. I've never met a woman like you before. You understand? You do, don't you?
- Seni hala seviyorum, bu yüzden de onu alacağım. Onu iyi, dürüst bir çocuk olarak yetiştireceğim. Senin gibi bir kadınla daha önce hiç tanışmadım. Anlıyor musun? Anlıyorsun, değil mi?
- lt's been good seeing you, Ken. There's so much to talk about.
- Sorry. l'm in such a hurry.
- Can't we have a cocktail?
- l really am in a hurry.
- l've so much to say to you.
- Why don't you give me a card? I'll call you.
- Seni görmek gerçekten güzeldi, Ken. Konuşacak çok şey var.
- Üzgünüm. Öyle acelem var ki.
- Bir içki içemez miyiz?
- Gerçekten çok acelem var.
- Sana söyleyecek çok şeyim var.
- Neden bana bir kartını vermiyorsun? Seni ararım.
- I love you dearly, Kajal, and I wish to marry you.
- Stop it, Raj. You don't care about my honour .
- How dare you utter things that are impossible?
- Why is it impossible Kajal, why?
- Seni çok seviyorum, Kajal, ve seninle evlenmek istiyorum.
- Kes şunu, Raj. Gururumu hiçe sayıyorsun.
- Mümkün olmayan birşeyi söylemeye nasıl cesaret edersin?
- Neden mümkün değil, Kajal, neden?
- I didn't thank you. I'm Sharon Pogue.
- I'm Catch.
- Just Catch?
- Just Catch.
- Why would you do that, Catch?
- Jump somebody with a gun?
- He was gonna kill you.
- He could have killed you.
- Sana teşekkür etmedim. Ben Sharon Pogue.
- Ben Catch.
- Sadece Catch mi?
- Sadece Catch.
- Neden bunu yaptın, Catch?
- Silahla birinin üstüne atlamayı mı?
- Seni öldürecekti.
- Seni öldürebilirdi.