- What's your name?
- My name is David.
- Hello, David. How old are you?
- I don't know.
- You need someone to take care of you? Would you like a nanny?
- İsmin ne?
- Benim adım, David.
- Merhaba David. Kaç yaşındasın?
- Bilmiyorum.
- Sana bakacak birine ihtiyacın var mı? Bir dadı ister misin?
- Hi, doc.
- Jelly, what are you doing here?
- Hey, doc. It's been a while.
- I thought you were in prison.
- It would appear not.
- Well, how did you get out?
- I had a new trial. It turns out the evidence in my first trial was, you know, tainted.
- I see. Anyway, two of the witnesses decided not to testify, and the third guy......he committed suicide.
- Selam doktor.
- Jelly, burada ne yap?yorsun?
- Hey doktor. Uzun zaman oldu.
- Senin hapiste oldu?unu san?yordum.
- Görünü?e göre, de?ilim.
- Ee, nas?l ç?kt?n?
- Yeni bir duru?ma oldu. ?lk mahkemedeki kan?tlar bir ?ekilde... bilirsin... bozuk ç?kt?.
- anlad?m. Neyse, görgü tan?klar?ndan ikisi ifade vermemeye karar verdi ve üçüncü ki?i de... intihar etti.
- Hi, doc.
- Jelly, what are you doing here?
- Hey, doc. It's been a while.
- I thought you were in prison.
- It would appear not.
- Well, how did you get out?
- I had a new trial. It turns out the evidence in my first trial was, you know, tainted.
- I see. Anyway, two of the witnesses decided not to testify, and the third guy......he committed suicide.
- Selam doktor.
- Jelly, burada ne yapıyorsun?
- Hey doktor. Uzun zaman oldu.
- Senin hapiste olduğunu sanıyordum.
- Görünüşe göre, değilim.
- Ee, nasıl çıktın?
- Yeni bir duruşma oldu. İlk mahkemedeki kanıtlar bir şekilde... bilirsin... bozuk çıktı.
- anladım. Neyse, görgü tanıklarından ikisi ifade vermemeye karar verdi ve üçüncü kişi de... intihar etti.
- Hey. Hi Cadence, this is Paul Finch.
- Finch, meet my younger sister, Cadence.
- Nice to meet you. You're reading Descartes.
- Yep.
- I think, therefore I am. Hungry. Hungry. So, when's Mark getting in?
- Uh, let's see, that would be never.
- Did you guys break up? How tragic.
- Hey. Selam Cadence, bu Paul Finch.
- Finch, küçük kardeşim Cadence'le tanış.
- Tanıştığımıza memnun oldum. Descartes okuyoprsunuz.
- Evet.
- Düşünüyorum öyleyse varım. Açım. Açım. Peki Mark ne zaman geliyor?
- Iıı bir bakalım, hiç bir zaman.
- Siz ayrıldınız mı? Ne trajik.
- You were always eloquent but you won't move me, Kirill If you knew how I've suffered, what I've endured, if you knew what evil I've seen, you would forgive me.
- Her zaman kendini güzel sözlerle ifade edebilen biriydin ama beni harekete geçiremezsin, Krill eğer nasıl acı çektiğimi, nelere katlandığımı, ne kötülükler gördüğümü bilseydin, beni affederdin.
- lt's good you were at home or l would have been very bored.
- l'll bring coffe
- You are spoiling my habits, just had two cups.
- Then one more won't harm.
- Evde olman çok iyi oldu. Yoksa çok sıkılırdım.
- Kahve getireyim.
- Adetlerimi bozuyorsun, daha yeni iki fincan içtim.
- Bir fincan daha birşey yapmaz o zaman.
- If it was you handling the case..
- Well, it isn't me. And thank God for that.
- But if it was, sir. What would you do?
- Well, when l was an attorney a long time ago, young man, l realised after much trial and error, that in a courtroom, whoever tells the best story wins. ln unlawyer-like fashion, l give you that scrap of wisdom free of charge.
- l'm much obliged for your time, sir.
- Eğer davayı yürüten siz olsaydınız.
- Ama ben değilim. Ve bunun için de allaha şükür.
- Ama öyle olsaydı, efendim. Ne yapardınız?
- Uzun süre önce ben avukatken, genç adam, mahkemede bir çok deneme ve yanılmadan sonra farkettim ki her kim en iyi hikayeyi anlatırsa kazanır. Avukat olmayan şekliyle, bu kadarcık aklı ücret istemeden verebilirim.
- Zamanınız için minnettarım, efendim.
- If you would lik to live with us... we would be extremely honored. This would be your home.
- Really, this lamb is...amazingly amazing! If you'll pardon the expression.
- Some more wine?
- Eğer bizimle yaşamak istersen... bundan büyük bir onur duyarız. Burası senin evin olur.
- Gerçekten, bu kuzu eti... inanılmaz derecede inanılmaz! Eğer ifademi bağışlarsanız.
- Biraz daha şarap?
- They say de Rais had a habbit of choosing some of the best and brightest from his classes and eating them.
- Should I ask why?
- Poor fool thought that by eating their flesh he would gain their youth and therefore become immortal.
- Okay, so what does it mean?
- Don't rush to understand, Rusty. Just listen and feel.
- DeRais'in sınıflarından en iyi ve en parlakları seçip onları yeme alışkanlığı olduğunu söylediler.
- Neden diye sormalı mıyım?
- Zavallı sersem etlerini yiyerek onların gençliklerini kazandığını ve dolayısıyla da ölümsüz olacağını düşünüyormuş.
- - Tamam. yani bu ne anlama geliyor?
- Anlamak için acele etme, Rusty. Sadece dinle ve hisset.