go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 2696 kişi  08 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

see

saw, seen, seeing, sees
f. görmek
i. papalık
  • - I'm sorry. This is no good. I don't think, I can see you anymore. Don't be offended, because I like you. I think, you're terrific. It's just that, I'm seeing someone else.
    - Who?
    - Nobody. You don't know him.
    - If that's the way you want it.
    - See what happens when people don't say, "I love you"?
    - Sometimes you can be a real son-of-a-bitch.
    - Üzgünüm. Bu doğru değil. Seni artık görebileceğimi sanmıyorum. Kızma, çünkü seni seviyorum. Muhteşem olduğunu düşünüyorum. Sadece, başkasıyla görüşüyorum.
    - Kimle?
    - Hiç kimse. Onu tanımazsın.
    - Eğer bu şekild olmasını istiyorsan.
    - İnsanlar 'seni seviyorum' demedikleri zaman ne olduğunu gördün mü?
    - Bazen gerçek bir pislik oluyorsun.
  • - I'm sorry. This is no good. I don't think, I can see you anymore. Don't be offended, because I like you. I think, you're terrific. It's just that, I'm seeing someone else.
    - Who?
    - Nobody. You don't know him.
    - If that's the way you want it.
    - See what happens when people don't say, "I love you"?
    - Sometimes you can be a real son-of-a-bitch.
    - Üzgünüm. Bu doğru değil. Seni artık görebileceğimi sanmıyorum. Darılma, çünkü seni seviyorum. Muhteşem olduğunu düşünüyorum. Sadece, başkasıyla görüşüyorum.
    - Kimle?
    - Hiç kimse. Onu tanımazsın.
    - Eğer bu şekild olmasını istiyorsan.
    - İnsanlar 'seni seviyorum' demedikleri zaman ne olduğunu gördün mü?
    - Bazen gerçek bir pislik oluyorsun.
  • - Can't sleep? Me neither. Want to go somewhere?
    - Now? It's 3 a. m. The whole world is sleeping.
    - Not the whole world.
    - Is this a date?
    - Just an appointment.
    - We can rest, if you want.
    - Well, then rest. See you later. I wish we could go swimming. Why can't we?
    - In our clothes? Oh, my God! You can't take off your clothes in a state park!
    - You need to learn to take a day off. Come on!
    - Uyuyamadın mı? Ben de. Bir yere gitmek ister misin?
    - Şimdi mi? Saat sabahın 3'ü. tüm dünya uyuyor.
    - Tüm dünya değil.
    - Bu bir randevu mu?
    - Hayır bir buluşma.
    - Dinlenebiliriz, istersen.
    - Peki, dinlen o zaman. Sonra görüşürüz. Keşke yüzmeye gidebilseydik. Neden gidemiyoruz?
    - Elbiselerimizle mi? Oh aman Tanrım! Devlet parkında kıyafetlerini çıkaramazsın.!
    - Bir gün izin yapmayı öğrenmen gerek. Hadi ama!
  • - I waited all night to see you. Just one little kiss. I want one New Year's kiss.
    - Get away from me!
    - Joan, please. Calm down!
    - Let me get by.Get away from me.
    - Tüm gece seni görmeyi bekledim. Sadece küçük bir öpücük. Bir yeni yıl öpücüğü istiyorum.
    - Benden uzak dur!
    - Joan, lütfen. Sakin ol!
    - Bırak gideyim. Benden uzak dur.
  • - Am I a prisoner?
    - That's not how we see it, Kay.
    - Tutsak mıyım?
    - Biz daha değişik görüyoruz.
  • - What'd you find out about the tank?
    - Nothing. Tire tracks, an escape route. A guard didn't see anything.
    - That's it?
    - Tank hakkında ne buldunuz?
    - Hiçbir şey. Tekerlek izleri, kaçış yolu. Muhafız hiçbir şey görmedi.
    - Bu kadar mı?
  • - Of course. How are you? - Fine. Good to see you.
    - Tabi ki. Nasılsın? - İyi. Seni görmek güzel.

  • - Is that Chinese your boyfriend?
    - I'll tell you tomorrow. Tomorrow 1 PM, at the hotel cafe. Reserved under the name Yong. I must go! See you tomorrow!
    - Şu Çinli senin erkek arkadaşın mı?
    - Yarın söylerim. Yarın saat 1'de otelin kafesinde. Rezervasyon Young ismine. Gitmeliyim. Yarın görüşürüz.
  • - See those men? I'd rather they not see me. If you could just help me get to the escalator.
    - Okay.
    - Usually, you only see things like this in the movies.
    - Şu adamları görüyor musun? Onların beni görmemesini tercih ederim. Mümkünse, bana yalnızca yürüyen merdivene varmam için yardım et.
    - Olur.
    - Genellikle bunun gibi şeyleri sadece filmlerde görürsün.
  • - This is not the time, Ace. If Einhorn comes down here and see me talking to you, I'm history.
    - I can keep him under control. You have to tell me who's on the Snowflake case.
    - Şimdi sırası değil, Ace. Eğer Einhorn aşağı gelip sizinle konuştuğumu görecek olursa, tarih olurum.
    - Ben onu kontol altında tutarım. Şimdi bana Snowflake davsında kimin olduğunu söylemelisin.
  • - Let's see now. Where shall I hang these?
    - Maybe over on...
    - Here's a good place.
    - Şimdi bir bakalım.Bunları nereye asacağım?
    - Belki şeyin üstüne...
    - Burası gayet iyi bir yer.
  • - Without you, Skipper was nothing. Outside: Big, tough, confident Inside: Pure jelly. You saw the game on TV. You saw what happened.
    - But I didn't see what happened in Skipper's hotel room.
    - Skipper, sensiz hiçbir şeydi. Dışarıda: Büyük, sert, güvenli. İçeride: Tam bir jöle. Oyunu gördün TV'de. Ne olduğunu gördün.
    - Ama Skipper'ın otel odasında ne olduğunu görmedim.
  • - Did you see his black armband?
    - Yes.
    - Siyah pazubandını gördün mü?
    - Evet.
  • - A normal guy with a pimple get it. That pimple is like a satyr's horn. That's how I see you, a satyr eating the hearts of the womenin love with you.
    - Sivilceli bir adam bunu anlar. Bu sivilce Tanrı keçinin boynuzu gibidir. Seni böyle görüyorum işte, kendisine aşık kadınların kalbini yiyen bir Tanrı keçi.
  • - What's your point? You gather information, right?
    - Just keep the information coming in and you'll see what I'm gonna do.
    - Senin görevin ne? Bilgi mi topluyordun sen yoksa?
    - Sen bilgi akışını sağla, ne yaptığımı o zaman göreceksin.
  • - I hope to see you again, come autumn.. If your aunt allows.
    - She isn't too keen. But mum says dancing is no sin.
    - No, its not. Goodbye, Richard!
    - Seni tekrar görmeyi umuyorum, baharda gel. Halan izin verirse.
    - Çok hoşlanmaz. Ama annem dansetmenin günah olmadığını söylüyor.
    - Hayır, değil. Hoşçakal, Richard!
  • - In case I don't see you again, how much do I owe you for taking care of that girl?
    - Forget it. I didn't do it as a doctor. I did it as a neighbour.
    - Seni tekrar görmemem halinde, şu kıza baktığın için sana borcum ne kadar?
    - Unut gitsin. Bunu bir doktor olarak yapmadım, bir komşu olarak yaptım.
  • - How grand to see you again.
    - Well, I hope I am not intruding.
    - Seni tekrar görmek ne kadar da zevkli.
    - Umarım, rahatsız etmiyorumdur.
  • - I missed you so much. I'm never going to leave you again.
    - Let me love you this time.
    - If you like. You lead and I'll follow. Wait and see how good I am.
    - Seni o kadar çok özledim ki. Seni bir daha asla bırakmayacağım.
    - Bırak bu sefer seni seveyim.
    - Eğer istiyorsan. Sen yol göster, ben takip edeyim. Ne kadar iyi olduğumu göreceksin.
  • - l'm so glad to see you.Was it a good trip?
    - Not too bad.
    - Seni gördüğüme çok memnun oldum. Seyahat güzel geçti mi?
    - Pek de fena sayılmaz.

5,635 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025