- I've been thinking a lot about that. You know what we have to do? We have to report him to Langley. Now, I could do it myself but those are your books. They'll need your testimony to make a case against him.
- He might have been part of the KGB, but we don't know what role he played in those murders.
- You're kidding yourself.
- Bu konuda çok düşündüm. Ne yapmamız gerekir biliyor musun? Onu Langley'ye rapor etmeliyiz. Şimdi bunu kendim yapabilirim ama bunlar senin kitapların. Ona karşı dava açmak için senin ifadene ihtiyaçları olacak.
- KGB'nin bir parçası olabilir ama o cinayetlerde ne rol oynadığını bilmiyoruz.
- Kendini kandırıyorsun.
- One thing the festiva has taught me is to stop filming jubilee.
- You got a prize though.
- So? We need a different approach. We should make films about people.
- Bu festivalin bana öğrettiği birşey kutlama törenlerini filme almayı kesmek.
- Ödülün var ama.
- Yani? Farklı bir yaklaşıma ihtiyacımız var. İnsanlar hakkında filmler yapmalıyız.
- Britain.. are the wealthiest land owner in the world. Either the royal family pays us.. an exorbitant amount of money.. or we make it see that Prince Charles.. has had an affair outside of marriage.. and therefore, would have to divorce.
- Prince Charles did have an affair...he admitted it, and they are now divorced.
- OK, people, you have to tell me these things. I've been frozen for 30 years.
- Britanya... dünyadaki en varlıklı toprak sahibi. Ya kraliyet ailesi bize... fahiş miktarlarda para öder... ya da biz Prens Charles'ın... evlilik dışı ilişkisi olduğunu görmesini sağlarız... ve dolayısıyla boşanmak zorunda kalır.
- Prens Charles gerçekten bir ilişki yaşadı. ... bunu kabul etti ve şimdi onlar boşandılar.
- Tamam, arkadaşlar, bana bu şeyleri söylemek zorundasınız. 30 yıl boyunca dondurulmuştum.
- Britain.. are the wealthiest landowner in the world. Either the royal family pays us.. an exorbitant amount of money.. or we make it see that Prince Charles.. has had an affair outside of marriage.. and therefore, would have to divorce.
- Prince Charles did have an affair...he admitted it, and they are now divorced.
- OK, people, you have to tell me these things. I've been frozen for 30 years.
- Britanya... dünyadaki en varlıklı toprak sahibi. Ya kraliyet ailesi bize... fahiş miktarlarda para öder... ya da biz Prens Charles'ın... evlilik dışı ilişkisi olduğunu görmesini sağlarız... ve dolayısıyla boşanmak zorunda kalır.
- Prens Charles gerçekten bir ilişki yaşadı. ... bunu kabul etti ve şimdi onlar boşandılar.
- Tamam, arkadaşlar, bana bu şeyleri söylemek zorundasınız. 30 yıl boyunca dondurulmuştum.
- I've come to make an offer.
- Wouldn't by chance happen to have anything to do with the cell leader that you wiped out? It's amazing, the stuff I know, isn't it?
- So, what do you suppose we do about that?
- Bir teklif yapmaya geldim.
- Acaba temizlediğin şu hücre lideriyle bir alakası olabilir mi bir şekilde? bildiğim şeyler inanılmaz, değil mi?
- Peki bu konuda ne yapmamızı öneriyorsun?
- You know I've envied you for 12 years.
- Nuts. What do you envy me Bro? You're taller, stronger and more handsome. You make more friends and have better results in school.
- Biliyorsun, tam 12 yıl seni kıskandım.
- Delilik. Neyimi kıskandın kardeşim? Sen daha uzun boylusun, daha güçlüsün, daha yakışıklısın. Daha çok arkadaşın ve okulda da daha iyi notların vardı.
- You can't afford to hire me. Yeah, because I make $8.00 an hour at Starbucks. Per hour. It's an hourly rate.
- I could pay you per hour.
- Mr. Dawson, I'm sorry,but I have to be in court in eight minutes.
- Beni tutmaya paranız yetmez. evet çünkü Starbucks'da saatte 8.00 dolar kazaniyorum. Her saat için. Saat başı ücret ödeniyor.
- Ben de saat başına ücret verebilirim
- Bay Dawson, kusura bakmayın ama benim 8 dakika içinde mahkemede olmam gerekiyor.
- We gotta make some demands. Then, each time that they give us something... we give them a hostage. Nobody gets hurt. And then when they're waiting for the final demand, we get the hell out of here.
- Bazı talepler belirlemeliyiz. Sonra, bize verdikleri her bir şey için... onlara bir rehine veririz. Kimsenin canı yanmaz. Ve sonra, onlar son talebimizi beklerken, çekip gideriz buradan.
- Sometimes a father's love has to be very, very hard. Unfair, even. Cold. To make your son grow strong in a world like this .This isn't a good world.
- Bazen bir babanın sevgisi, çok çok sert olmalı. Hatta haksızlık derecesinde. Soğuk. Oğlunu böyle bir dünyada güçlü kılmak için. Bu iyi bir dünya değil.
- You want to know something else? We went out with older guys in high school to make you jealous.
- I knew that, too. Come on, what else?
- Our girlfriends ...They were really lesbian lovers.
- Başka birşey daha bilmek ister misin? Lisedeyken seni kıskandırmak için daha büyük oğlanlarla çıkıyorduk.
Bunu ben de biliyordum. Hadi, başka?
- Kız arkadaşlarımız... onlar gerçek lezbiyen düşkünleriydiler.