go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 810 kişi  01 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

had to

bkz have to
  • The three great moments of my life had to be the concerts of Ellington in 1938, Dizzy in '48, and Ella in '52.
    Boris Vian
    Hayatım üç harika anı 1938 Elligton, '48 Dizzy ve '52 Ella konserleriydi.
  • Hamid had to transport a tortoise in a box to Newcastle.
    Hamid, bir kutu içinde Newcastle’a bir kurbağa taşımak zoruda kaldı.
  • We had an hour to rest and scrounge whatever food we could before we had to move south and secure the town of Coup de Ville.
    Güneye ilerleyip Coup de Ville kasabasını kurtarmadan önce dinlenmek ve yiyecek bir şeyler aşırmak için bir saatimiz vardı.
  • I couldn't keep my eyes off him. Every time he looked at me. I had to pretend to be looking at the advertisement over his head.
    Gözlerimi ondan alamadım. Hep bana baktı. Başının üstündeki reklama bakıyormuş gibi yaptım.
  • I had to bite my tongue to keep from telling her what I really thought.I sat through that whole silly conversation biting my tongue.
    Gerçekten ne düşündüğümü söylememek için çok çaba sarfettim bütün o aptal konuşma boyunca söylememek için çaba sarfederek oturdum.
  • We had to abandon ship as soon as possible.
    Gemiyi hemen terketmek zorunda kaldık.

  • We had a lousy bench last year. We had to play a lot of injured ball players. That's part of the job.
    Geçen sene yedeklerimiz berbat durumdaydı. Birçok sakat top oyuncusunu oynatmak zorunda kaldık. İşin bir kısmı da bu.
  • Last week I had to use my nephew's car and take Sylvia to a drive-in in Jersey.
    Geçen hafta yeğenimin arabasını kullanmam ve Sylvia’yı Jersey’de arabalı sinemaya götürmem gerekti.
  • Sorry I'm late. I was selling my apricots at the market.City folk! What a shambles!What's more, I almost had to pay them to take my apricots!-
    Geciktiğim için kusura bakmayın. Markette kayısı satıyordum. Şehir çocukları! Ne hengame! Üstelik kayısılarımı almaları için neredeyse üste para vermek zorunda kalacaktım.
  • I had to make a flexible compromise. The result was that I got a reputation for being politically incorrect.
    Esnek bir vaat vermem gerekiyordu. Sonuç olarak politik açıdan hatalı olarak şöhret kazandım.
  • I can't swim at the level I used to. I had to retire because of an injury to my shoulder.
    Scott Speedman
    Eskiden yüzebildiğim seviyede yüzemiyorum. Omzumdaki bir sakatlıktan dolayı emekli olmak zorunda kaldım.
  • At least, we should have had to make some statement as to how we had come to find the child.
    En azından,çocuğu bulmak için nasıl geldiğimize dair bir ifade vermeliydik.
  • She told me that we had to get by this guy
    if we wanted a fresh start.
    Eğer yeni bir başlangıç yapmak istiyorsak
    bu adamdan kurtulmamız gerektiğini söyledi.

  • You'd see things different if you had to earn your daily bread.
    Eğer günlük ekmeğin için çalışsaydın herşeyi daha farklı açıdan bakardın.
  • If you wanted background information on me, all you had to do was ask. I would have gladly volunteered it.
    Eğer geçmişim hakkında bilgi istiyorsan tek yapacağım şey sormaktı. Ben de zevkle sana anlatırdım.
  • His editor called from long distance, and he had to go to work.
    Editörü kendisini şehirler arası telefondan aradı ve onun işe gitmesi gerekti.
  • He left prison yesterday at 12 noon, too a train for this city, time of arrival, 3:17.All you had to do was stay with him for 24 hours. If he didn't register, lock him up.
    Dün öğlen 12de bu şehre trenle gelmek üzere hapishaneden ayrıldı. Varış saati 03:17. tüm yapmanız gereken onunla 24 saat kalmak. Kaydolmadıysa onu hapse tıkın.
  • They had to listen because I was too important to ignore. That is not an excuse, but it is an explanation.
    Dinlemek zorundaydılar, çünkü ihmal edilemeyecek kadar önemliydim. Bu bir özür değil, ama bir açıklama.
  • According to your lectures and what I've read, it had to do with the expansion of Christianism.
    Derslerine ve okuduğum şeylere göre, bunun Hıristiyanlığın genişlemesi ile ilişkisi olmalıydı.
  • I'm very lucky, I'm happy with life because my experiences led me to do what I had to do. I don't have any regrets whatsoever.
    Van Morrison
    Çok şanslıyım. Hayattan mutluyum çünkü deneyimlerim yapmam gerekenlere yol açtı. Herhangi bir pişmanlığım yok.

1,413 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024