zf. kadar, olarak, gibi, iken
i. gibi
bğ. ki; madem; olduğu gibi, diği gibi, iken, irken; karşın, rağmen; mademki
- She moved from Oslo to a small town. In the south of Norwa where she began to work as a journalist. This is the first of her books.
- I like it so much.
- Oslo'dan küçük bir kasabaya taşındı. Norva'nın güneyinde, gazeteci olarak çalışmaya başladığı yere. Bu, kitaplarının ilki.
- Onu çok beğendim.
- We're going to split it wide open.
- As an old friend this is a very bad idea,John. The most harmful thing you could possibly do now.
- Not at all. Why is it a harmful idea?
- Onu ikiye bölüp iyice açacağız.
- Eski bir arkadaşın olarak söylüyorum, bu hiç de iyi bir fikir değil, John. Şu anda yapabileceğin muhtemelen en sakıncalı şey.
- Hiç de değil. Neden sakıncalı bir fikir olsun?
- Why shouldn't she be conspicuous? She made an awful marriage, but should she hide her head? Should she slink around as if she disgraced herself?
- She's had a sad life.
- Neden ortalığa çıkmıyor? Kötü bir evlilik yaptı ama kafasını saklamak zorunda mı? Rezil olmuş gibi kendini gömmek zorunda mı?
- Üzücü bir hayat yaşadı.
- They were nylon and had lace up the sides and they're badly torn.. as if they've been ripped apart by powerful hands The label reads..."Smart Shop, Phoenix, Arizona."
- Naylonlardı ve kenarlarında dantel vardı ve fena şekilde yırtılmışlardı... sanki çok güçlü eller tarafından parçalanmışlardı. Etikette ... "Smart Shop, Phoenix, Arizona." yazıyordu.
- Probably in the morning they'll launch their attack here.
- We'll let them get in.
- Not all of them. Just one. Or two. As soon as they enter, we shut the gates.
- Muhtemelen sabah buraya saldırılarına başlayacaklar.
- , İçei girmelerine izin vereceğiz.
- Hepsinin değil. Birisinin. Ya da ikisinin. Onlar içeri girer girmez, kapıları kapatacağız.
- As your commander I have decided to return to our main troop. It's not my habit to retreat. We have to march back, of course ,because the current is too strong.
- Komutanınız olarak, ana tabura dönmeye karar verdim. Geri çekilmek adetim değildir. Ancak geriye dönmemiz gerekecek çünkü akıntı çok güölü.
- Her girlfriend had broken up with him as she also got into debts. He decided to go to Macau for a last bet, only to fall even deeper into debt. So he killed himself. It had nothing to do with the police.
- Kız arkadaşı borca battığı sırada ondan da ayrılmıştı. son bir bahis için Macau'ya gitmeye karar verdi, sadece daha derine düşmek için. Böylece, kendini öldürdü. Polisle hiç bir ilgisi yoktu.
- I wish it hadn't been at a ball.
- But even here, we're alone.
- The worst of it is that I want to kiss you and I can't. Did you tell Ellen as I asked you to?
- I didn't have a chance. After all she's my cousin.
- Keşke baloda olmasaydı bu.
- Ama burada bile yalnızız.
- En kötüsü de seni öpmek isteyip yapamamam. Bunu yapmanı istediğimi Ellen'a söyledin mi?
- Böyle bir şansım olmadı. Sonuçta benim kuzenim o.
- Is it complicated?
- Quite a simple game really, the chap are in two teams of 15 each and they use a jolly old pumpkin in the shape of an orange, now the object is to propel the pumpkin as best you can.
- Karışık mı?
- Çok basit bir oyun aslında, her biri 15 kişilik iki takıma ayrılıp portakal şklinde çok eski bir kabak kullanılıyor. Amaç kabağı yapabildiğin kadar ileri sürmek.
- I remember what you were like when you first walked through my door. Jittery as a june bug. And now just look at you. You sure did surprise me,[
- Kapımdan içeri ilk girdiğin anda olduğun haliyle hatırlıyorum seni. Haziran böceği kadar gergindin. Ve şimdi bir bak kendine. Beni gerçekten şaşırttın.