take

took, taken, taking, takes

f. almak, götürmek
i. tutma

I'll give you the same amount in return for your silence. Take a trip abroad.

Aynı parayı sessiz kalmana karşılık veririm. Yurtdışına tatile çık.

My mother said if people discover our marriage...I'll be disowned, and forbidden to take the state exam.

Annem eğer insanlar bizim evliliğimizi öğrenirlerse dışlanacağımı ve devlet sınavını veremeyeceğimi söyledi.

- I take it, then, that you advise a dose of it after each meal?
- You quote me exactly.

-Tamam alayım, o zaman her yemekten sonra bir miktar mı öneriyorsun?
-Tam öyle dedim.

- Let's take a dip in the pool.
-I haven't got a suit.Besides...
- Here.Those are Vernon's.

-Hadi hazuva dalalım.
- Benim mayom yok ki. Bir de..
- İşte.Bu Vernon'unki.

- I just have to play the fool and then they'll dismiss me.
-No, that'll take too long.

-Ben sadece bir salak gibi görüneceğim sonra da onlar beni kovaacaklar.
- Hayır, bu çok uzun sürecektir.

- Weiss, I'm going after the shooter.
- Bravo team take the dry dock to the west! Charlie team, to the east!

- Weiss ben ateş açanın arkasından gidiyorum.
- Bravo takımı kuru havuzu takip ederek batıya git! Charlie'nın grubu doğuya git!

- Stand by the line.
- Yes, sir. This dispatch just arrived.
- I'll taKe care of it right away.

- Sırada dur.
- Anlaşıldı efendim. Bu gönderi az önce geldi.
- ben hemen onunla ilgileneceğim.

- What is that?
- Some local dispute.
- Hey, Boss! Take hold.

- Neler oluyor?
- Bir tür yerel anlaşmazlık.
- Ey patron! Dursana.

- What do you think about that ?
- I don't disagree.
- You don't? Oh, good.Well, take some brochures.

- Bunun hakkında ne düşünüyorsun?
- Karşı çıkmıyorum.
- Karşı çıkmıyor musun? İyi ya. Peki birkaç broşür al.

4,629 c?mle

Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir.