effect | The nature of the toxin and the amount injected determine the effect of the bite.
|
| Zehrin yapısı ve enjekte edilen miktar, ısırığın sonucunu belirler.
|
|
amount | People don't pay on time,
don't pay the full amount. |
| Zamanında ödeme yapılmıyormuş
ve paranın hepsi ödenmiyormuş. |
|
amount | Your organ produce a certain amount of proteins.Well, when you see a beautiful woman,you produce extra proteins. |
| Organınız belli bir miktarda protein üretir. Güzel bir kadın gördüğünüzde, ekstra protein üretirsiniz. |
|
dam | Anyway I don't know why, but since the dam construction announcement, the mail delivery amount has doubled. |
| Neyse, neden öyle olduğunu bilmiyorum ama baraj inşası duyurusundan sonra posta teslimi ikiye katlandı. |
|
above | The [bak:property ]was [bak:acquire]d in cash for an [bak:amount] above its real value.
|
| Mülk, nakit para ödenerek gerçek değerinin üstünde bir fiyata satın alındı. |
|
amount | According to preliminary data, Sam Metcalf died as the result of a minute amount of an as yet unidentified toxic substance in his bloodstream. |
| İlk veriye göre Sam Metcalf kan dolaşımında şimdiye kadar hiç tanımlanmamış bir toksik maddenin yok denecek kadar az olması sonucu öldü. |
|
supposed | Anyone can do any amount of work, provided it isn't the work he is supposed be doing at that moment.
Robert Benchley
|
| Herhangi biri herhangi bir miktardaki işi,o anda yapmaları beklenmemesi şartıyla,yapabilir. |
|
amount | The crew greatly underestimate the amount of provisions required for their journey,and solved the problem by throwing 50 people overboard. |
| Gemi görevlileri seyahatleri için gerekli olan hazırlığın miktarını çok düşük olarak tahmin ettiler ve bu sorunu 50 kişiyi denize atarak çözdüler. |
|
gladly | Rich If I was, I would gladly help you...but that amount is impossible! |
| Eğer zengin olsaydım sana zevkle yardım ederdim ama o miktarı vermem imkansız! |
|
amount | Perhaps you could toss me a band-aid.. or some antibacterial cream I'm in an extraordinarily large amount of pain.The bone hasgone through the skin.I fear it might be gangrenous. |
| Belki bana bir yakı yapıştırabilir ya da antibakteriyel bir krem verebilirsiniz. Olağandışı fazlalıkta ağrım var. Kemik deriye geçti. Kangren olmasından korkuyorum. |
|
dad | The amount dad put in is still there, right? |
| Babamın koyduğu tuta hala orada, değil mi? |
|
amount | Will not come close
to the amount |
| ...Los Angeles'ta boşa geçirdiğin... |
|
amount | a certain amount of
world-wizened sophistication, |
| ...bozulan dünya
düzenine karşı çıkarken... |
|
amount | -I'm looking for the least possible amount of responsibility.
-I don't think you'd fit in here. |
| -Mümkün olan en az ölçüde sorumluluk olan bir iş arıyorum.
-Burasının size uygun olduğunu sanmıyorum. |
|
hide | - Are you still gonna lie to me?
- Teacher, I really didn't steal it.
- Then why did you hide it?
- I was afraid of getting accused because I had the same amount.
|
| - Yine bana yalan mı söyleyeceksin?
- Öğretmenim, parayı gerçekten çalmadım.
- O zaman neden sakladın?
- Suçlanmaktan korktum çünkü benim param da aynı miktarda. |
|
knock | - It's a standard contract. Every artist endorses it. Golden opportunities don't knock twice. Here's your signing amount. One million.
|
| - Bu standart bir kontrat. Her sanatçı onaylıyor bunu. Altın fırsatlar kapıyı iki kere çalmaz. İşte avans meblağın. Bir milyon. |
|
owner | - Britain.. are the wealthiest land owner in the world. Either the royal family pays us.. an exorbitant amount of money.. or we make it see that Prince Charles.. has had an affair outside of marriage.. and therefore, would have to divorce.
- Prince Charles did have an affair...he admitted it, and they are now divorced.
- OK, people, you have to tell me these things. I've been frozen for 30 years.
|
| - Britanya... dünyadaki en varlıklı toprak sahibi. Ya kraliyet ailesi bize... fahiş miktarlarda para öder... ya da biz Prens Charles'ın... evlilik dışı ilişkisi olduğunu görmesini sağlarız... ve dolayısıyla boşanmak zorunda kalır.
- Prens Charles gerçekten bir ilişki yaşadı. ... bunu kabul etti ve şimdi onlar boşandılar.
- Tamam, arkadaşlar, bana bu şeyleri söylemek zorundasınız. 30 yıl boyunca dondurulmuştum. |
|
therefore | - Britain.. are the wealthiest landowner in the world. Either the royal family pays us.. an exorbitant amount of money.. or we make it see that Prince Charles.. has had an affair outside of marriage.. and therefore, would have to divorce.
- Prince Charles did have an affair...he admitted it, and they are now divorced.
- OK, people, you have to tell me these things. I've been frozen for 30 years.
|
| - Britanya... dünyadaki en varlıklı toprak sahibi. Ya kraliyet ailesi bize... fahiş miktarlarda para öder... ya da biz Prens Charles'ın... evlilik dışı ilişkisi olduğunu görmesini sağlarız... ve dolayısıyla boşanmak zorunda kalır.
- Prens Charles gerçekten bir ilişki yaşadı. ... bunu kabul etti ve şimdi onlar boşandılar.
- Tamam, arkadaşlar, bana bu şeyleri söylemek zorundasınız. 30 yıl boyunca dondurulmuştum. |
|
gladly | - You did not tell me this when you hired me.
- If I had you wouldn't have come. I will gladly pay you double the amount we discussed. |
| - Beni tutarken bundan bahsetmediniz.
- Eğer söyleseydim gelmeyebilirdin. Sana anlaştığımız ücretin iki katını zevkle ödeyebilirim. |
|
due | You're the most important merchant in town but with all due respect,this isn't the right amount. |
| Sen bu şehirdeki en itibarlı tüccarısın ama kusura bakmayın bu doğru tutar değil. |
|