go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1002 kişi  04 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri
Top 5000 » something

something

i. bir şey
  • ...you wanna hear something?
    ...bir şey duymak ister misin?

  • ...do either one of you have a mint, or a piece of gum, or something?
    .. nane şekeri veya sakız gibi birşey bulunur mu?

  • -I dined at the Hunan Palace frequently that's why I did those commercials.
    -I don't want you to advertise something you don't believe in.
    -Sık sık Hunan Palace'de yemek yerin işte bu nedenle bu reklamları yaptım.
    -İnanmadığın bir şeyin reklamını yapmanı istemiyorum.
  • -They hope you'll provide the evidence against you.
    - Ah, yes. It had to be something like that.
    - Suppose it all goes wrong?
    - You're wasting time Quite a thorough job.
    -Kendin için gereken kanıtları bulacağını umuyorlar.
    -Ah, evet. Böyle bir şeyler olması gerek.
    -Diyelim ki hiçbirşey yolunda gitmedi?
    -Vaktini harcıyorsun. Oldukça dikkat gerektiren bir iş bu.

  • -While she's been unconscious,did she say anything? Mutter anything at all?
    -Yes, come to think of it, she did.For a while there,she kept muttering something about.
    -Bilinci kapalıyken herhangi bir şey söyledi mi? Hiç herhangi bir şey mırıldandı mı?
    - Evet düşünecek olursak dedi. Orada bir süre mırıldanmayı sürdürdü.
  • -Tell me something honestly. Do you ever donate anything to the poor?
    -Bana gerçeği söyle. Fakirlere hiç bağış yapıyor musun?
  • -Do me a favor, will you? Tell me something good?
    -Don't be alarmed. lf it's a lesion, in a way, she's fortunate.
    -Bana bir iyilik yap tamam mı? Bana iyi bir şey söyle?
    -Telaşlanma. Bu bir lezyonsa, bir şekilde, şanslı demektir.
  • - There is something inside the envelope that will make McNeil talk.
    - I don't want to make him talk.
    - Zarfın içinde McNeil’i konuşturacak olan bir şey var.
    - Onu konuşturmayı istemiyorum.
  • - Is that something on the floor?
    - Carmine, not here! Anthony!
    - Yerdeki ne?
    - Carmine, burada değil! Anthony!
  • - Well, I can't. - Well, let me remind you of something.
    - Yapamam. - Sana birşey hatırlatayım.

  • - I ended up falling in love. It was very exciting for me. I thought he was very handsome. A friend of mine warned me against marrying him. She felt there was something about him.
    - Ve sonuçta aşık oldum. Çok heyecan vericiydi. Çok yakışıklı olduğunu düşünüyordum. Bir arkadaşım onunla evlenmem konusunda beni uyardı. Onda yanlış birşeyler olduğunu hissetmişti.
  • - I hope, you like the stew.
    - Oh ya. Hey there he is. How are you ?
    - Good, good, can I take your jacket ?
    - Sure. Here we go. Something burning ?
    - Oh! No, no, no. I've just burnt a couple of matches out there.
    - Umarım, güveçi seversin.
    - a evet. ah işte orada. Nasılsın?
    - İyiyim, iyiyim, ceketini alabilir miyim?
    - Elbette. Al bakalım. Birşey mi yanıyor?
    - Oh! Hayır, hayır hayır. Birkaç kibrit yaktım da oralarda.
  • - The tank is full. Something else must be wrong.
    - I found the defect. The stone pierced the tank.
    - Tank dolu. Başka bir şey hatalı olmalı.
    - Arızayı buldum. Taş, tankı delmiş.
  • - Do you wanna do something later?
    - I'm busy.
    - You're always busy. Is it heavy?
    - No.
    - Tell me if it is heavy. I'll carry it.
    - I said, no.
    - Sonrasında birşeyler yapmak ister misin?
    - İşim var.
    - Her zaman işin var. Ağır mı?
    - Hayır.
    - Ağırsa söyle, ben taşırım.
    - Değil dedim.
  • - She said that big people like you should never use the power like that. She says something horrible will happen.
    - Mind your own business!
    - Senin gibi büyük insanların gücü bu şekilde kullanmamaları gerektiğini söyledi. Korkunç bir şey olacak diyor.
    - Sen kendi işine bak!
  • - I'll knit you something nice, so stand up! Good boy! Now raise your head!
    - Sana güzel birşey üreceğim, o yüzden ayağa kalk bakalım! Uslu çocuk! Şimdi de kafanı kaldır!
  • - Can l tell you something but you won't get mad. You don't seem like a cop to me. You don't seem that happy doing it.
    - l'm thinking about quitting.
    - Sana birşey söyleyebilir miyim ama kızmayacaksın. Bana bir polis gibi görünmedin. Bunu yaparken çok da mutlu görünmüyorsun.
    - Bırakmayı düşünüyorum.
  • - She's only keen on me. One amazing thing about Rachel.. ...was that I wanted to kiss her every time she said something interesting. Which was all the time. It was sexy. It was weird.
    - Sadece benden hoşlanıyor. Rachel ile ilgili harika bir şey de... ilginç birşey söylediği her seferinde onu öpmek istememdi. Her seferinde olan buydu. Seksi birşeydi. Garipti.
  • - It's already one and a half. You still haven't eaten
    - Oh, is it this late?
    - Have something first. lf l didn't come back from Los Angeles, you'll be starved till the morning.
    - Saat bir buçuk oldu. Hala yemek yememişsin.
    - Oh, o kadar geç oldu mu?
    - Önce birşeyler ye. Eğer Los Angeles'tan dönmmiş olsaydım, sabaha dek açlıktan ölecektin.
  • - I'm glad you're not a cop.
    - Did you do something wrong?
    - Do I look like I did something wrong?
    - I don't know.
    - Do I look like a thief? Or a killer? If so, you shouldn't have left me with the kids.
    - Polis olmadığına sevindim.
    - Yanlış birşey mi yaptın?
    - Yanlış birşy yapmış gibi mi görünüyorum?
    - Bilmem.
    - Hırsıza mı benziyorum? Ya da katile? Eğer öyleyse, beni çocuklarla bırakmamalıydın.

5,315 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024