i. gidiş, gitme, yol durumu, tempo, gidişat
s. giden, işleyen, başarılı (iş), satılan (mal)
- You still have the nursery, Mr. Kirby
- Oh, yes. I am going in more for tree farming now.
- Is there any money in growing trees?
- There can be.
- The only thing I know about trees is they make good logs.
- Now's your chance to learn more.
- Hala fundalığınız var mı, Bay Kriby?
- Oh evet. ama şimdi daha çok ağaç ziraatçılığına doğru gidiyorum.
- Ağaç yetiştirme işinde para var mı?
- Olabilir.
- ağaçlarla ilgili bildiğim tek şey, onlardan iyi kütük yapıldığı.
- İşte şimdi daha fazlasını öğrenme şansınız var.
- You still have the nursery, Mr. Kirby
- Oh, yes I am going in mor for tree farming now.
- Is there any money in growing trees?
- There can be.
- The only thing I know about trees is they make good logs.
- Now's your chance to learn more.
- Hala fundalığınız var mı Bay Kriby?
- Oh evet. ama şimdi daha çok ağaç ziraatçılığına doğru gidiyorum.
- Ağaç yetiştirme işinde para var mı?
- Olabilir.
- ağaçlarla ilgili bildiğim tek şey, onlardan iyi kütük yapıldığı.
- İşte şimdi daha fazlasını öğrenme şansınız var.
- I thoughtyou were going to be late.
- Well, I'm guest of honour, I can't be late.
- I had no idea you were even here. I ran into Eve and she told me you were dressing.
- Geç kalacağını sanmıştım.
- Eh, ben onur konuğuyum, geç kalamam.
- Burada olduğunu dahi farketmedim. Eve'e rastladım. Senin giyindiğini söyledi.
- I'm going to be married.
- You're what?
- We're getting married and going to America on our honeymoon .
- When was this decided?
- Last night.
- Congratulations, Hank.
- I'm glad somebody's happy.
- Evleniyorum.
- Napıyosun?
- Evleniyoruz ve balayı için Amerika'ya gidiyoruz.
- Ne zaman karar verdiniz?
- Dün gece.
- Tebrikler, Hank.
- Biilerinin mutlu oldupuna sevindim.
- If he's going to sleep over 3 night a week, he can pay half the rent.
- But if I ask him to pay half the rent, it's like asking him to move in with me.
- Eğer haftanın 3 günü kalacaksa, kiranın yarısını ödeyebilir.
- Ama eğer kiranın yarısını ödemesini istersem, bu birlikte yaşamak gibi birşey.
- Young lady, listen to me! We don't know what's going on yet. We don't have a clue. The horizon has already grown dark. People are running everywhere. It's sheer panic. Stay on me!,
- Dinleyin beni, genç bayan! Neler olduğunu henüz bilmiyoruz.Fikrimiz yok. Ufuk şimdiden karardı bile.İnsanlar etrafta koşup duruyorlar. Düpedüz panik hali bu. Benimle kontakta kalın.
- You said you were going to Cornwall.
- Truro is in Cornwall. You got any money?
- Yeah, some.
- You can get us something to eat and a cup of tea at the next services.
- We won't be stopping after that. The truck has to be back in the yard by 7:00..
- Bobby. Is that a rabbit's foot? We in Cornwall yet?
- Surprise, surprise, awake at last.
- Cornwall'a gittiğini söylemiştin.
- Turro Cornwall'da. Hiç paran var mı?
- Evet, biraz.
- Gelecek servisten bize yiyecek birşeyler ve bir fincan çay alabilirsin.
- Bundan sonra durmayacağız. Kamyonun saat 7'de depoya geri dönmesi gerekiyor.
- Bobby. Bu tavşan bacağı mı? Cornwall'a geldik mi artık?
- Sürpriz, sürpriz, sonunda uyandı.