- Yeah. Yeah. Okay, that sounds great. If we finish our work, I'd love to go to a jazz club. Terrific!
- He hung up on you again, didn't he?
- Yes. Yes, he did.
- He's a jerk.
- Evet. evet. Tamam, harika fikir. Eğer işimiz biterse, caz klübe gitmeyi çok isterim. Müthiş!
- Yine yüzüne kapattı, değil mi?
- Evet. Evet kapattı.
- Aptalın teki.
- l want your company. l'll get a good friend and good neighbour.
- Come. l'll show you the house. The key is with Kanhaiya Lala. The foreman in our company. l'll introduce you to him. He also lives here.
- Eşlik etmeni istiyorum. İyi bir arkadaş ve komşum olacak.
- Gel. Sana evi göstereyim. anahtar Kanhaiya Lala'da. Bizim şirketteki ustabaşı. Seni onunla tanıştırırım. O da burada yaşıyor.
- What I mean is.. it was worth it. Dear Lord., we've come to the end of our journey. In a little while,we will stand before you. I pray for you to be merciful. Judge us notfor our weakness.
- Demek istediğim... buna değerdi. Sevgili Lordum, yolculuğumuzun sonuna geldik. Çok kısa bir süre sonra sizin önünüzde yer alacağız. Merhametli olmanız için dua ediyorum. Bizi zayıflığımızla yargılamayın.
- I love kids. Yeah. I like messing about with them. Doing kid things. I'd have been disappointed if you didn't have a child.
- Why do you say that?
- God knows. Mainly because I thought this was our child.
- Çocukları severim. evet. Onlarla vakit geçirmeyi seviyorum. Çocukça şeyler yapmayı. Eğer çocuğun olmasaydı, hayal kırıklığına uğrardım.
- Neden böyle söylüyorsun?
- Tanrı bilir. Aslında onun bizim çocuğumuz olduğunu düşündüğüm için.
- You ever notice how they never come down here. This is where the work is, right? Same reason we get a half share to their one. Our time is their time.
- Buraya nasılda hiç gelmediklerini fark edemiyorsun. Burası işin olduğu yer, tamam mı? Onların bir payına karşılık bizim yarım almamızla aynı nedenden. Bizim zamanımız onların zamanı.
- It is the annual banquet and presentation of the highest honour our theatre has: for the Sarah Siddons Awards. I placed in presenting this highest honour. Surely no actor is older than I.
- Bu tiyatromuzun her yıl Sarah Siddons Ödülleri için düzenlenen en onurlu yemeği ve sunumudur. Bu en onurlu geceyi sunmakla görevlendirildim. Elbette benden daha yaşlı bir aktörümüz bulunmuyor.
- We're friends of Hagrid's. And you? You're Aragog, aren't you?
- Yes. Hagrid has never sent men into our hollow before.
- He's in trouble. Up at the school, there have been attacks.They think it's Hagrid.
- Biz Hagrid'ın arkadaşlarıyız. Ya siz? Sen Aragog'sun, değil mi?
- Evet. Hagrid daha önce çukurumuza hiç adam yollamamıştı.
- Başı dertte. Yukarki okula saldırılar oldu. Hagrid'in yaptığını düşünüyorlar.
- Let the girl come forward. We've been waiting for her all our lives. We are the keepers of the horn. It belongs to us.
- No longer
- Who are you?
- Conan.
- I have heard of you.
- Bırak kızı öne doğru gelsin. tüm hayatımız boyunca onu bekledik. Biz boynuzun koruyucularıyız. O bize ait.
- Artık değil.
- Sen kimsin?
- Cohan.
- Senin ismini duymuştum.
- Maybe His Honor will overlook that Then I'd like the jury to see that youthink our insanity plea has some merit. There really won't be any need for our doctor to examine you.
- Belki de sayın hakim bunu dikkate almayacak. Sonra da jürinin delilik müdafamızı geçerli bulmasını istiyorum. Doktorun seni muayene etmesine gerçekten gerek kalmayacak.
- You want to know something else? We went out with older guys in high school to make you jealous.
- I knew that, too. Come on, what else?
- Our girlfriends ...They were really lesbian lovers.
- Başka birşey daha bilmek ister misin? Lisedeyken seni kıskandırmak için daha büyük oğlanlarla çıkıyorduk.
Bunu ben de biliyordum. Hadi, başka?
- Kız arkadaşlarımız... onlar gerçek lezbiyen düşkünleriydiler.