s. olmakta olan
zf. sürekli olarak
ed. üstünde, üzerinde
- Oh, sorry. I know I left them in the studio.
- I'll get them
- I'm going with you. May I lean on you, Nicolas? I'm wobbly.
- Wait, I'll help you. What's happened?
- Nothing. A bit of epilepsy,or something like that.
- Oh, pardon. Onları stüdyoda bıraktım, biliyorum.
- Ben alırım.
- Seninle geleyim. Sana yaslanabilir miyim, Nicholas? Biraz sallanıyorum.
- Dur. Sana yardım edeyim. Ne oldu?
- Hiç birşey. Küçük bir sara ya da onun gibi birşey.
- My son disappeared. I was informed that.. after the definitive separation.. my son went to live in a humble boarding house... He became ill ...and had no desire to be cured. He died in his clothes, on the bed.
- Oğlum kayboldu... tamamen gittikten sonra öğrendim ki... oğlum mütevazi yatılı bir okulda yaşamaya gitmiş. Hastalanmış ... tedavi olmak istememiş. Giysileri üstünde yatakta ölmüş.
- Who's that?
- He's my brother.
- Is he?
- He's a bit of a joker, isn't he? He's got a sense of humour.
- Yes, I couId teII that the first time I set eyes on him.
- Yes. He tends to see the funny side of things.
- O kim?
- Kardeşim.
- Öyle mi?
- Biraz şakacıdır. Mizah anlayışı vardır.
- Evet. İlk bakıştan bunu söyleyebilirim.
- Evet. Olayların komik taraflarını görmeye eğilimlidir.
- I need those tickets
- Which ones? You got two pair on the floor for the Bulls-Rockets. I'm gonna hawk those myself. The game's not till 7:00.
- It's 5:00. Tell me where they are.
- O biletlere ihtiyacım var.
- Hangi biletler? Bulls- Rockets için 2 çift salon biletin var.Bunları ise ben satacağım. Nasılsa oyun 7'de.
- Saat 5.00. Söyle neredeler?
- What's going on here?
- Well, we were looking for Christopher Robin. And I started looking for his journal thing or a doodle.
- What is that?
- A journal is a book where you write down your thoughts,
- Neler oluyor burada?
- Şey, Christopher Robin'i arıyorduk. Ve sonra ben günlük ya da karalanmış bir şeyler aramaya başladım
- O nedir?
- Günlük, düşüncelerini yazdığın bir deftere denir.
- When did they realize that?
- They knew when they'd see on the X-ray, the boy had been operated on. They'd removed a kidney.
- There are people who do that. Filthy people! Bad people! Traffickers in human organs.
- Ne zaman farkına vardılar?
- X-ry'de çocuğun ameliyat edildiğini gördüklerinde öğrendiler. Böbreğini almışlardı.
- Bunu yapan insanlar var. Pis insanlar! Kötü insanlar! Organ tüccarları.