go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 825 kişi  28 Nis 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

where

i. nere
zf. nerede, nereye, nereden
bğ. dığı yere
  • -Their house will get auctioned ''ln which the entire family lives together' .
    -Khan uncle, where are they taking all our furniture?
    -Ailenin birlikte yaşadığı ev müzayedede satışa çıkarılacak.
    -Khan dayı mobilyalarımızı nereye götürüyorlar?
  • -Hey, watch where you're going!
    -Thanks, son.
    -When old Penelope twisted her ankle back there, I thought we were done for
    --Hey, gittiğin yere dikkat et!
    -Teşşekürler, evlat.
    -Yaşlı Penelope arkada bileğini burktuğunda, hapı yuttuk diye düşünmüştüm.
  • - You solved the crime of the century
    - Where did you hear that?If
    - I revealed my sources, you wouldn't talk to me. The public has a right to know.
    - Yüzyılın suçunu çözdün.
    - Bunu nereden duydun?
    - Kaynaklarımı açıklasaydım, benimle konuşmazdın. Halkın bilmeye hakkı var.
  • - I swear I don't know where she is.
    - Yemin ederim nerede olduğunu bilmiyorum.

  • - You don't crap where you eat. - I know.
    - Yemek yediğin kaba pisletmezsin. - Biliyorum.

  • - You think because I am old, I have forgotten about it. Go back to where you came from. There is no place for you here.
    - Don't drive me away, for God's sake. There is no truth in the world. The devil tempted me. I can't continue sinning.... and without singing you cannot live in this world. There is sin and dirt all around.
    - Yaşlı olduğum için, olanları unuttum sanıyorsun. Geldiğin yere geri dön. Burada sana yer yok.
    - Tanrı aşkına, beni geri gönderme. Dünyada gerçek yok. Ben şeytan baştan çıkardı. Şarkı söylemeye devam edemiyorum... ve şarkı söylemeden bu dünyada yaşayamazsın. Her yerde günah ve kir var.
  • - Where is Wendy?
    - She's upstairs waiting for you.
    - l'll give you two hours.l've a meeting after this.
    - Wendy nerede?
    - Yukarıda seni bekliyor.
    - Size iki saat vereceğim. Bundan sonra benim bir toplantım var.
  • - Miss Pilant, how is the laundry handled at Thunder Bay Inn?
    - It's chuted down to the laundry room.
    - Where is the location of that chute on the second floor?
    - Between room 42 and 43.
    - Thunder Bay Inn'de çamaşırlar nasıl hallediliyor, Bayan Pilant?
    - Bacadan çamaşırhane odasına aktarırılıyor.
    - Bacanın yeri nerede, ikinci katta mı?
    - 42 ve 43 no'lu odaların arasında.
  • - Thank you, Mommy. Thank you so much.
    - Tomorrow's gonna be just for us, okay?
    - Where are we going? Someplace nice? Are those happy tears?
    - Teşekkürler, anneciğim. Çok teşekkürler.
    - Yarın yalnız ikimizin olacak, tamam mı?
    - Nereye gidiyoruz? Güzel bir yere mi? Bunlar mutluluk göz yaşları mı?
  • - What are we supposed to do know? Where are we?
    - We are lost.
    - I think I have the number in a bag back in the trunk.
    - This can't be happening.
    - Come here, I have a surprise for you.
    - Not now. Call them!
    - I have a present for you.
    - Cut it out!
    - Şimdi ne yapmamız gerekiyor? Neredeyiz?
    - Kaybolduk.
    - Sanırım arkada bagajda çantanın içinde numara var bende..
    - Bu oluyor olamaz.
    - Buraya gel, sana bir sürprizim var.
    - Şu anda değil. Arayın onları!
    - Sana bir hediyem var.
    - Kes şunu!
  • - Let's see now. Where shall I hang these?
    - Maybe over on...
    - Here's a good place.
    - Şimdi bir bakalım.Bunları nereye asacağım?
    - Belki şeyin üstüne...
    - Burası gayet iyi bir yer.
  • - You will now beg for forgiveness. Take off your jacket! Go down on your knee! Drop your guns! Sam, at least tell us now. Where is the President? It's difficult for you to survive.
    - Şimdi af dileyeceksin. Ceketini çıkar! Dizlerinin üzerine çök! Silahını bırak! Sam, en azından şimdi söyle bize. Başkan nerede? Hayatta kalman çok zor.
  • - It was my fault!
    - Where is he?
    - Suç bende!
    - Nerede o?
  • - Steve called.
    - What did he say?
    - He said where the hell were you. What did you tell him?
    That you have to wait 24 hours before you file a missing person's report.
    I thought you were in somebody's trunk.
    - I was with Danny.
    - I waited for you at the steam bath. Just sweating my ass of with somefat women from the old countrywho don't speak any English.

    - Steve aradı.
    - Ne dedi?
    - Nerede olduğunu söyledi. Ona ne söyledin?
    - Kayıp kişi raporu vermeden evvel 24 saat beklemen gerektiğini.
    - Birinin bagajındasın sandım.
    - Danny ile birlikteydim.
    - Seni buhar odasında bekledim. Eski ülkeden gelen ve hiç İngilizce konuşamayan şişman bir kadınla birlikte kıçımı terletiyordum.
  • - Steve called.
    - What did he say?
    - He said where the hell were you. What did you tell him?
    - That you have to wait 24 hours before you file a missing person's report.
    - I thought you were in somebody's trunk.
    - I was with Danny.
    - I waited for you at the steam bath. Just sweating my ass off with some fat women from the old countrywho don't speak any English.

    - Steve aradı.
    - Ne dedi?
    - Hangi cehennemde olduğunu söyledi. Ona ne söyledin?
    - Kayıp kişi raporu vermeden evvel 24 saat beklemen gerektiğini.
    - Birinin bagajındasın sandım.
    - Danny ile birlikteydim.
    - Seni buhar odasında bekledim. Eski ülkeden gelen ve hiç İngilizce konuşamayan şişman bir kadınla birlikte kıçımı terletiyordum.
  • - Steve called.
    - What did he say?
    - He said where the hell were you. What did you tell him?
    That you have to wait 24 hours before you file a missing person's report.
    I thought you were in somebody's trunk.
    - I was with Danny.
    - I waited for you at the steam bath. Just sweating my ass off with some fat women from the old countrywho don't speak any English.

    - Steve aradı.
    - Ne dedi?
    - Hangi cehennemde olduğunu söyledi. Ona ne söyledin?
    - Kayıp kişi raporu vermeden evvel 24 saat beklemen gerektiğini.
    - Birinin bagajındasın sandım.
    - Danny ile birlikteydim.
    - Seni buhar odasında bekledim. Eski ülkeden gelen ve hiç İngilizce konuşamayan şişman bir kadınla birlikte kıçımı terletiyordum.
  • - Where are you people from? - Chicago.
    - Sizler nereden geldiniz? - Chicago'dan.

  • - Did you read the part where I said I'd always love you?
    - It's a bit hard for you to love me when you're dead, isn't it?
    - I'm sorry. I can understand why you're angry,
    - Seni her zaman seveceğimi söylediğim kısmı okudun mu?
    - Öldüğünde beni sevmen biraz zor, öyle değil mi?
    - Üzgünüm. Kızgın olmanı anlıyorum.
  • - Where the hell were you?
    - Look, it just happened.
    - Sen neredeydin?
    - Bak, öyle oluverdi işte.
  • - You, boy! What's your name? I won't bite you. Come over where I can see you. I won't hurt you. I just need to see. You're a machine.
    - I'm a boy.
    - sen çocuk! Adın nedir? Seni ısırmam. Seni görebileceğim bir yere gel. Sana zarar vermeyeceğim. Yalnızca seni görmem gerek. Sen bir makinesin.
    - Ben bir çocuğum.

5,026 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024