absent | I'm still intimidating you. I had the feeling you were both absent and present at the same time. |
| Sizi uyarıyorum. Her ikinizde burdasınız ama aklınız burada değil. |
|
feeling | Oh, I have a feeling
he already knows. |
| Sanırım zaten biliyor. |
|
ease | You have a feeling it's starting to ease off.
|
| Sana hafiflemeye başlamaktaymış gibi geliyor. |
|
wave | Reagan accepted the Republican nomination in Dallas, Texas, on a wave of positive feeling. |
| Reagan, Dallas ve Teksas’ta, pozitif duygularla, Cumhuriyetçi Partiden aday gösterilmeyi kabul etti. |
|
feel | I didn't get much sleep. Anyway I was feeling kind of weird last night. I'm fine now. |
| Pek uyumadım. Her neyse dün gece kendini biraz garip hissediyordum ama şimdi iyiyim. |
|
enjoy | As I sat there, I had a strange feeling I was enjoying myself. I'd never really enjoyed Christmas before.
|
| Orada oturduğumda, eğleniyormuşum gibi garip bir hisse kapıldım. Daha önce gerçekten hiç Noel’in tadını çıkarmamıştım.
|
|
act | The best way I can start feeling normal is to act that way. |
| Normal hissetmeye başlamam için en iyi yol öyle davramaktır. |
|
east | Why do I get the feeling that your going north-east has to do with your daughter?
|
| Niçin kuzeydoğuya gidişinin kızınla ilgili olduğu hissine kapılıyorum? |
|
Ralph Boston | Afraid no, I wasn't afraid but it was an unusual thing, it was an unusual feeling. It was an unusual atmosphere for me having grown up in this country and, and, and never seeing anything like that.
Ralph Boston |
| Korku hayır, korkmadım ama o garip bir şeydi, o garip bir histi. Bu ülkede yetişmek ve ve ve hiç böyle bir şey görmemek benim için garip bir ortamdı. |
|
victimize | Women go around feeling victimized by men all the time |
| Kadınlar, erkekler tarafından kurban edildikleri hissini taşırlar hep |
|
restless | I’m feeling restless. I can’t sit still. |
| İçim içime sığmıyor. Hala oturamam. |
|
unhealthy | You can't keep putting of what you're feeling. lt's unhealthy. |
| Hissettiğin şeyi ertelemeye devam edemezsin. Bu çok sağlıksız. |
|
same | I wonder if I've been changed in the night? Let me think: was I the same when I got up this morning? I almost think I can remember feeling a little different. |
| Gece değişip değimediğimi merak ediyorum.Bir düşüneyim:bu sabah kalktığımda aynımıydım?Sanırım neredeyse biraz farklı hissettiğimi hatırlayabiliyorum . |
|
night | I didn't get much sleep and maybe this was a bad idea anyway. I was feeling kind of weird last night.
|
| Fazla uyumadım, ayrıca belki ne olursa olsun bu kötü bir fikir. Geçen gece biraz garip hissediyordum.
|
|
insecure | So if I'm feeling insecure, hugging you will make me feel better. |
| Eğer kendimi güvensiz hissedersem, sana sarılmak bana iyi gelecektir. |
|
feeling | I was feeling no pain,
as they say. |
| Dedikleri kadar acı çekmiyorum. |
|
nervous | I was nervous about telling you that I'm feeling better and that I won't be needing to see you anymore.
|
| Daha iyi hissettiğimi ve artık seni görmeye ihtiyacım olmayacağını sana söyleme konusunda endişeliydim.
|
|
anniversary | Tonight, your mother and I are having a big party. It's our fifth anniversary.
-Whoa, Dad. She's not my mother,she's your wife...and I don't get the feeling she wants me around. |
| Bu gece annenle ben büyük bir parti yapıyoruz. Bu bizim beşinci yıldönümümüz.
_Oh, baba. O benim annem değil, senin karın.. ve beni etrafında görmek istediği duygusunu hissetmiyorum. |
|
every | Be of service. Whether you make yourself available to a friend or co-worker, or you make time every month to do volunteer work, there is nothing that harvests more of a feeling of empowerment than being of service to someone in need.
Gillian Anderson
|
| Birine yardımcı ol,Bir arkadaşına yada meslektaşına ister kendini hazırla istersen her ay gönüllü çalışma yapmak için zaman ayır,ihtiyacı olan birine yardım etmekten daha çok yetkilendirme duygusuyla ilgili ürün verecek hiç bir şey yoktur. |
|
guilty | You're feeling guilty
about something. What is it? |
| Bir şey için suçluluk
duyuyorsun. Nedir o? |
|