- I didn't thank you. I'm Sharon Pogue.
- I'm Catch.
- Just Catch?
- Just Catch.
- Why would you do that, Catch?
- Jump somebody with a gun?
- He was gonna kill you.
- He could have killed you.
- Sana teşekkür etmedim. Ben Sharon Pogue.
- Ben Catch.
- Sadece Catch mi?
- Sadece Catch.
- Neden bunu yaptın, Catch?
- Silahla birinin üstüne atlamayı mı?
- Seni öldürecekti.
- Seni öldürebilirdi.
- l promise you: once you finish your task here, we'll get enough money to go home. And we will never kill again.
- Fatty, good job! One is wounded another is shot in head.
- Sana söz veriyorum; buradaki işini bitirir bitirmez, eve gitmeye yetecek kadar paramız olacak. Ve bir daha asla öldürmeyeceğiz.
- İyi iş Fatty! Birisi yaralı, diğeri kafasından vurulmuş.
- Thanks to him, I spent ten years in prison.. ...and they cut off half my tongue. I'll kill him! I'll kill him! I'll kill him!
- He's innocent, brother. He's betrayed no one. I swear it by the Holy Christ.
- Onun sayesinde, hapiste on yıl geçirdim... ve dilimin yarısını kestiler. Onu öldüreceğim! Öldüreceğim! Öldüreceğim!
- O masum, kardeşim. Kimseye ihanet etmedi. Kutsal İsa üzerine yemin ederim.
- l can kill him.
- Hush, keep it low.
- lf l kill him, you can.. leave him. ln this place you're the nicest. They all treat me like dog.
- No.. ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
- Do you know? l'll kill Dragon in Taiwan.
- That's very risky.
- If it's for you, l'm not scared at all.
- Maybe you're right.
- How can l see you again? There must be a way.
- Onu öldürebilirim.
- Şşşt, sesini alçak tut.
- Eğer onu öldürürsem, ... onu terkedebilirsin. Buradaki en hoş kişi sensin. Diğerlerinin hepsi bana köpek gibi davranıyor.
- Hayır... aslında sen o kadar da çirkin değilsin. Dragon senden yüz kat daha çirkin.
- Biliyor musun? Dragon'ı Tayvan'da öldüreceğim.
- Bu çok riskli.
- Senin için olursa, hiç korkmam.
- Belki de haklısın.
- Seni tekrar nasıl görebilirim? Bir yolu olmalı.
- You've mistaken him for another.
- I'm not mistaken. I recognize you, Judas.
- How handsome he used to be then. Now he has lost his looks.
- Thanks to him, I spent ten years in prison......and they cut off half my tongue. I'll kill him! I'll kill him!
- He's innocent, brother. He's betrayed no one. I swear.
- Onu bir başkasıyla karıştırdın.
- Karıştırmadım. Seni tanıdım, Judas.
- O zamanlar ne kadar da yakışıklıydı. Şimdi o görüntüsünü kaybetmiş.
- Onun yüzünden... on yılımı hapiste geçirdim. .. ve dilimin yarısını kestiler. Onu öldüreceğim. Onu öldüreceğim!
- O masum, kardeşim. Kimseye ihanet etmedi. Yemin ederim.
- Why are you sitting here?
- I don't talk to a lot of people. Would you like to sit down?
- Yeah. Yeah, sure.
- I didn't thank you. I'm Sharon Pogue.
- I'm Catch.
- Just Catch?
- Just Catch.
- Why would you do that, Catch?
- Jump somebody with a gun?
- He was gonna kill you.
- He could have killed you.
- Neden burada oturuyorsun?
- Birçok insanla konuşmuyorum. Oturmak ister misin?
- Evet. Evet elbette.
- Sana teşekkür etmedim. Ben Sharon Pogue.
- Ben Catch.
- Sadece Catch mi?
- Sadece Catch.
- Neden bunu yaptın, Catch?
- Silahla birinin üstüne atlamayı mı?
- Seni öldürecekti.
- Seni öldürebilirdi.
- Who... who're you?
- Don't you recognize me? l saw you that night and you didn't kill me. You only hit me and threw me aside. l'm the only survivor that night. You saved my life.
- Kimsin... sen kimsin?
- Beni tanımadın mı? O gece seni gördüm ve sen beni öldürmedin. Sadece bana vurdun ve beni bir tarafa attın. O geceden tek kurtulan benim. Hayatımı kurtardın.
- Shit, they don't even have toilet paper .
- Kill her!
- Don't kill me, please.. l swear l won't leak a word.
- Dragon Screw you! Give me the gun!
- No...Can't leave a living mouth...
- Kahretsin, tuvalet kağıtları bile yok.
- Öldür onu!
- Beni öldürme, lütfen... Yemin ederim, bir kelime bile sızdırmam.
- Dragon kahrol! Ver şu silahı!
- Hayır... yaşayan bir ağız bırakamam ...
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course ,you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası bir ihtiyar olana dek seni, içeri tıkarlar.
- There's no way he meant to kill.
- Of course he meant to kill Marvin. Kramer wa a creature of habit. He was in that office every morning before 8:00.
- Hiçbir şekilde isteyerek öldürmemiştir.
- Elbette isteyerek öldürdü Marvin. Kramer, alışkanlıklarından vazgeçmeyen biriydi. Her sabah 8.00'den önce ofiste olurdu.