go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 781 kişi  06 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

hurt

hurt, hurt, hurting, hurts
f. incitmek, acıtmak
i. yara
s. kırgın
  • - I thought we were having coffee. You can trust me, you know.
    - I know that.
    - I'd never hurt you. Remember when you said some people were meant to meet each other? Maybe we were meant to meet that way.
    - Kahve içeceğimizi sanıyordum. Bana güvenebilirsin, biliyorsun.
    - Bunu biliyorum.
    - Asla seni incitmem. Bazı insanların tanışmasının kaderleri olduğunu söylediğini hatırlıyor musun? Belki de bizim bu şekilde tanışmamız gerekiyordu.
  • - There he is, up there.
    - Come down, Teo! You'll hurt yourself. QuicKly, get a ladder. I'll go up. Is this how you keep an eye on him? How did he get up there?
    - İşte orada, yukarıda.
    - Aşağı in, Teo. Bir yerine birşey olacak. Çabuk, bir merdiven getir. Yukarı çıkacağım. Ona bu şekilde mi göz kulak oluyorsun? Oraya nasıl çıktı?
  • - Be human! Why should we hurt him? He´s done us no harm.
    - You want everybody happy.
    - I don´t believe in making anybody unhappy if I don´t have to.
    - İnsan ol! Niye canını acıtalım ki? Bize bir zararı dokunmadı?
    - Herkes mutlu olsun istiyorsun.
    - Zorunda kalmadığım sürece kimseyi mutsuz etmeye inanmıyorum.
  • - You're a nice guy. I don't wanna hurt you.
    - Are you threatening me?
    - Hoş bir adamsın. Seni incitmek istemiyorum.
    - Beni tehdit mi ediyorsun?
  • - About the other day...
    - You don't have to explain.
    - I probably do.
    - But... I'm fine. Come on. I thought we were having coffee.
    - You can trust me, you know.
    - I know that.
    - I'd never hurt you.
    - Remember when you said some people were meant to meet each other? Maybe we were meant to meet that night. The night I held your hand.
    - Geçen gün için...
    - Açıklamak zorunda değilsin.
    - Belki de zorundayım.
    - Ama... Ben iyiyim. Hadi. Kahve içtiğimizi sanıyordum.
    - Bana güvenebilirsin, biliyorsun.
    - Bunu biliyorum.
    - Seni asla incitmem.
    - Bazı insanların tanışması gerektiğini söylediğini hatırlıyor musun? Belki de bizim de o gece tanışmamız gerekiyordu. Elini tuttuğum gece.
  • - I have tried since I was a kid. Delivering gas... waiting tables... Hurt my fingers working at a handbag factory.
    - Çocukluğumdan beri çabalıyorum. Gaz taşıma... masalara bakma... Parmaklarımı ise çanta fabrikasında çalışırken yaraladım.
  • - Nothing serious, really. He met with an accident once and hurt his knee. We gave him the best treatment, but he's psyched now. He thinks he might fall, if he tried to walk.
    - Ciddi birşey yok, gerçekten. Bir keresinde kaza geçirmiş ve dizini yaralamış. En iyi tedaviyi uyguladık. Ama şu anda kendini aldatıyor. Eğer yürümeyi denerse, düşeceğini zannediyor.
  • - He hurt you that badly, right?
    - lt's none of your business.
    - Canını çok fena yaktı, değil mi?
    - Bu seni ilgilendirmez.
  • - That bastard hurt her. You know, she hasn't dated anyone in two years.
    - Was he a jealous guy?
    - He didn't like her friends, particularly the guy friends...particularly, one friend.
    - Bu piç kurusu canını yaktı. Biliyorsun, iki yıldır kimseyle çıkmıyor.
    - Kıskanç bir adam mıydı?
    - Arkadaşlarını sevmedi... özellikle de erkek olan arkadaşlarını... özellikle bir arkadaşını.
  • - I want to know something. Why weren't you hurt in the car park? How did you drive my car without my key? How come you carry a set of skeleton keys?
    - Birşey bilmek istiyorum. Neden park yerinde yaralandın? Benim arabamı anahtarım olmadan nasıl kullanabildin? Nasıl oluyor da bir maymuncuk setin var?
  • - I admit, I had come to enact a farce. But I've really fallen in love with you. Whoever you are, however you are... I love you.
    - Your friend has hurt my friend's heart. If something happens to her....
    - Bir oyun oynamaya geldiğimi kabul ediyorum. Ama gerçekten sana aşık oldum. Her kim olursan ol, her ne şekilde olursan ol... Seni seviyorum.
    - Arkadaşın, benim arkadaşımın kalbini kırdı. Eğer ona birşey olursa....
  • - Does he remember anything good about me?
    - He doesn't hate you. He just still feels hurt.
    - Hurt? I hurt him?
    - Being arrested like that? Nobody forgets that.
    - How did you forget what he did to you?
    - Benim hakkımda iyi bir şey hatırlıyor mu?
    - Senden nefret etmiyor. Sadece hala yaralı hissediyor.
    - Yaralı? Onu ben mi incittim?
    - Bu şekilde tutuklanmak? Bunu kimse unutmaz.
    - Sana ne yaptığını sen nasıl unuttun peki?
  • - Does Dad? Does he remember anything good about me?
    - He doesn't hate you. He just still feels hurt.
    -Hurt? I hurt him?
    - Babam? Benim hakkımda iyi birşey hatırlıyor mu?
    - Senden nefret etmiyor. Sadece hala incinmiş hissediyor.
    - İncinmiş? Ben mi incittim onu?
  • - Actually, that was for Jackie. We've wanted a fight in our own back yard. You're one of the few women having any success in this, what's it take?
    - Hard work and thick skin. A great boxer don't hurt either.
    - Aslında, bu Jackie içindi. Kendi arka bahçemizde bir karşılaşma istemiştik. Bunda başarılı olan ender kadınlardan birisin, ne sayesinde?
    - Sıkı çalışma ve kalın bir deri. Bir de iyi boksör can da acıtmaz.
  • - You keep a gun under the front seat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
    - What?
    - Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
    - Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
    - Ne?
    - Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
  • - You keep a gun under the frontseat of your car.. ever since you were robbed in that very, very bad part of town. But the idea of actually using it is a bit...
    - What?
    - Repulsive. So therefore you keep the bullets safely...in the glove box. I'm not here to hurt you. Promise.
    - Arabanın ön koltuğunun altında bir silah tutuyorsun... Şehrin o çok çok kötü bölümünde soyulduğundan beri. Ama onu gerçekten kullanma fikri birazcık...
    - Ne?
    - Tiksindirici. Dolayısıyla kurşunları eldiven çantasında emniyette tutuyorsun.Buraya sana zarar vermeye gelmedim. Söz.
  • I hurt so underneath the sun. Is it my doing, this sharp ache?
    -No, not yours...
    Güneşin altında çok kalınca canım yandı. Bu şiddetli acı benim yüzümden mi?
    -Hayır senin yüzünden değil….
  • "Handsome" means many things to many people. If people consider me handsome, I feel flattered - and have my parents to thank for it. Realistically, it doesn't hurt to be good-looking, especially in this business.
    Richard Chamberlain
  • 'Oh, I beg your pardon!' cried Alice hastily, afraid that she had hurt the poor animal's feelings.
  • 'Through the times I've gone through the last couple of weeks - and I'm still trying to help a friend - I got attacked pretty hard through the media, and it hurt and it was devastating, but I really found out who was with me and who was there for me.
    Michael Irvin

369 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024