A great lie is like a great fish on dry land; it may fret and fling and make a frightful bother, but it cannot hurt you. You have only to keep still, and it will die of itself. George Crabbe
Büyük bir yalan kuru topraktaki büyük bir balık gibidir; endişelendirebilir, düşündürebilir ve çok can sıkabilir fakat sizi acıtmaz. Sadece öylece bırakmalısınız ve o kendi kendine ölecektir.
You want to fall in love with a shoe, go ahead. A shoe can't love you back, but, on the other hand, a shoe can't hurt you too deeply either. And there are so many nice-looking shoes. Allan Sherman
Bir ayakkabıya aşık olmak istersin, düz git. Bir ayakkabı seni sevemez ama diğer taraftan bir ayakkabı seni bu kadar da derinden acıtamaz. Çok da hoş görünen ayakkabılar var.
- l don't wanna hurt you.
- Are you threatening me?
- l'm not threatening you. But this is all l can do to help you. Do you know a person called Lon?
- Yes, he's dead in Taiwan. Are you guys related?
-Seni zarar vermek istemiyorum.
-Beni tehdit mi ediyorsun?
-Tehdit etmiyorum. Bu sana yardım edebilmek için yapabileceğim tek şey. Lon diye birini tanıyor musun?
-Evet. O Tayvan'da öldü. Tanışıyor musunuz?
- What's your problem? Ever since the ambush in the car park, you've looked at me like I'm your enemy. Why?
- I really want to know something. Why weren't you hurt in the car park?
- Senin derdin ne? Park yerindeki pusudan beri, bana düşmanınmışım gibi bakıyorsun. Neden?
- Gerçekten bir şeyi bilmek istiyorum. Niçin park yerinde yaralanmadın?
- You, boy! What's your name? I won't bite you. Come over where I can see you. I won't hurt you. I just need to see. You're a machine.
- I'm a boy.
- sen çocuk! Adın nedir? Seni ısırmam. Seni görebileceğim bir yere gel. Sana zarar vermeyeceğim. Yalnızca seni görmem gerek. Sen bir makinesin.
- Ben bir çocuğum.
- Just clam down, tell me slowly. Please tell me..
- I really don't want to hurt them. But when I saw the photos...I can't...help. I'm afraid I will lose control some day.
- Sadece sakin ol, yavaşça söyle bana. Lütfen söyle bana.
- Gerçekten onları incitmek istemiyorum. Ama fotoğrafları gördüğüm zaman... Ben... elimde değil. Korkarım bir gün kontrolümü kaybedeceğim.
- What are you laughing at?
-Nothing. Ever think of how many people are here because you saved them? Or helped them, or arrested somebody who would've hurt them?
- Niye gülüyorsun?
- Hiç. Kaç tane insanın sadece sen onları kurtardığın için burada olduklarını hiç düşündün mü? Ya da onlara yardım ettiğin için, ya da onlara zarar verecek birilerini tutuklamış olduğun için.