monday morning 2

Rosie: What! Who will I meet today? Tell me that. What will I do? I’ll tell you, Dan. I’ll get on the same train, then I’ll go to the same office. I’ll speak to the same boring people and I’ll listen to the same stupid jokes. I’ll get the same train home, then I’ll get home and help kids with their homework…
Dan: I’ll cook dinner honey. I always do.
Rosie: Yeah? But I’ll wash the dishes. Then we’ll watch TV again. You’ll be tired and we won’t talk. Then we’ll do the same tomorrow. What a life! Today, tomorrow, this week, next week, this month, next month, next year – forever!
Dan: It’s just Monday morning, Rosie. You’ll feel OK tomorrow.
Rosie: Will I?

Rosie: Ne! Bugün kiminle tanışacağım? Söyle bana bunu. Ne yapacağım? Ben sana söyleyeceğim, Dan. Aynı trene bineceğim, ardından aynı ofise gideceğim. Aynı sıkıcı insanlarla konuşacağım ve aynı aptalca esprileri dinleyeceğim. Eve gelen aynı trene bineceğim, ardından evde olacağım ve çocuklara ödevlerinde yardımcı olacağım…
Dan: Ben akşam yemeğini hazırlayacağım, tatlım. Her zaman yaparım.
Rosie: Ya? Ama ben bulaşıkları yıkayacağım. Ardından yine televizyon seyredeceğiz. Sen yorgun olacaksın ve biz konuşmayacağız. Ardından yarın yine aynısını yapacağız. Ne hayat! Bugün, yarın, bu hafta, ertesi hafta, bu ay, ertesi ay, ertesi yıl – daima!
Dan: Sadece pazartesi sabahı, Rosie. Yarın kendini iyi hissedeceksin.
Rosie: Öyle mi?