- You keep up the good work.
- See you around. Only thing is... ink tests show that the note was written two years ago, not last week. You people are derivative.
- İyi işlerine devam et.
- Görüşürüz. Sadece birşey var... mürekkep testleri notun geçen hafta değil, iki yıl önce yazıldığını gösteriyor. Sizler birbirinizin türevisiniz.
- Apologize for doing my job?
- This isn't a request, captain. It's a direct order from the joint chiefs and the president. Now, you have two choices: Apologize or disobey a direct order.
- İşimi yaptığım için özür mü dileyeceğim?
- Bu bir rica değil yüzbaşı. Kolektif amirler ve başkandan direkt gelen bir emir. Şimdi iki seçim şansın var; Özür dilemek veya direkt bir emire itaatsizlik etmek.
- Two and a half miles straight down.
- I'm right behind you. Cab 1, do you see it yet ?
- I don't see anything yet
- Hang on. I'm gonna test my strobes.
- İki buçuk mil düz aşağı.
- Tam arkandayım. Taksi 1 onu hala görmedin mi?
- Henüz birşey görmüyorum.
- Bekle. Işıklarımı deneyeceğim.
- You've been on your own with no family tie. But those solo days are done. You'll be two of a kin spending quality time together. As father and son. Building model ships. Takin' fishin' trips. Workin' hand in hand...
- Hiçbir aile bağı olmadan kendi başınaydın. Ama bu yalnız günler bitti. Birlikte iyi vakit geçiren 2 kişilik bir aile olacaksınız. Baba ve oğul olarak. Model gemiler inşa ederek. Balık tutma gezilerine giderek. elele çalışarak...
- Hi, doc.
- Jelly, what are you doing here?
- Hey, doc. It's been a while.
- I thought you were in prison.
- It would appear not.
- Well, how did you get out?
- I had a new trial. It turns out the evidence in my first trial was, you know, tainted.
- I see. Anyway, two of the witnesses decided not to testify, and the third guy......he committed suicide.
- Selam doktor.
- Jelly, burada ne yap?yorsun?
- Hey doktor. Uzun zaman oldu.
- Senin hapiste oldu?unu san?yordum.
- Görünü?e göre, de?ilim.
- Ee, nas?l ç?kt?n?
- Yeni bir duru?ma oldu. ?lk mahkemedeki kan?tlar bir ?ekilde... bilirsin... bozuk ç?kt?.
- anlad?m. Neyse, görgü tan?klar?ndan ikisi ifade vermemeye karar verdi ve üçüncü ki?i de... intihar etti.
- Hi, doc.
- Jelly, what are you doing here?
- Hey, doc. It's been a while.
- I thought you were in prison.
- It would appear not.
- Well, how did you get out?
- I had a new trial. It turns out the evidence in my first trial was, you know, tainted.
- I see. Anyway, two of the witnesses decided not to testify, and the third guy......he committed suicide.
- Selam doktor.
- Jelly, burada ne yapıyorsun?
- Hey doktor. Uzun zaman oldu.
- Senin hapiste olduğunu sanıyordum.
- Görünüşe göre, değilim.
- Ee, nasıl çıktın?
- Yeni bir duruşma oldu. İlk mahkemedeki kanıtlar bir şekilde... bilirsin... bozuk çıktı.
- anladım. Neyse, görgü tanıklarından ikisi ifade vermemeye karar verdi ve üçüncü kişi de... intihar etti.
- We all have a profound psychological need to believe in heroes. The shining knight on the white horse. If they don't exist, we create them. Sheridan and Delennare two classic examples.
- Hepimiz kahramanlara inanmak konusunda derin psikolojik bir ihtiyaç içerisindeyiz. Beyaz atlı şövalye. Varolmasalar da onları yaratıyoruz. Sheridan ve Delennare. Klasik iki örnek.
- Which is her room?
- Er, this one.
- We must move her. Where's the landlady?
- Not home.
- Where's your room?
- Two floors up.
- Take her shoulders, I'll take her feet.
- Hangisi onun odası?
- Ee, bu.
- Onu taşımamız lazım. Ev sahibi nerede?
- Evde değil.
- İki kat yukarıda.
- Sen omuzlarından tut, ben ayaklarını alıyım.
- I'd like to introduce one or two members of the band. Marcus Brewer on vocals and tambourine...
- You were terrific.
- You think so?
- Yeah. As a matter of fact, I think we should celebrate.
- Okay. How about McDonald's?
- McDonald's?
- Yeah.
- Grubun bir-iki üyesini tanıştırmak istiyorum. Vokallerde ve tamborimde Marcus Brewer...
- Muhteşemdin.
- Öyle mi dersin?
- Evet. İşin aslı, bence, kutlamalıyız.
- Tamam. Mc Donalds nasıl?
- Mc Donalds mı?
- Evet.
- I'd like to introduce one or two members of the band. Marcus Brewer on vocals and tambourine...
- You were terrific.
- You think so?
- Yeah. As a matter of fact, I think we should celebrate.
- Okay. How about McDonald's?
- McDonald's?
- Yeah.
- Grubun bir-iki üyesini tanıştırmak istiyorum. Vokallerde ve tamborimde Marcus Brewer...
- Muhteşemdin.
- Öyle mi dersin?
- Evet. İşin aslı, bence, kutlamalıyız.
- Tamam. Mc Donalds nasıl?
- Mc Donalds mı?
- Evet.
-What ships arrive or depart in the next two hours?
-Traffic's light. Just a couple survey ships and a Centauri personal liner.
- Gelecek iki saat içinde hangi gemiler buraya gelecek ve buradan ayrılacak?
- Trafik yoğun değil.Sadece birkaç kontrol gemisi ve bir Centauri'nin özel gemisi.
- lt's good you were at home or l would have been very bored.
- l'll bring coffe
- You are spoiling my habits, just had two cups.
- Then one more won't harm.
- Evde olman çok iyi oldu. Yoksa çok sıkılırdım.
- Kahve getireyim.
- Adetlerimi bozuyorsun, daha yeni iki fincan içtim.
- Bir fincan daha birşey yapmaz o zaman.
- I want to find out if my boyfriend was murdered.
- Did they find anything on his body?
- Nothing special.
- What about his place? Did you live together?
- No.
- How long have you been seeing each other?
- Two years.
- You have his home keys?
- Erkek arkadaşımın öldürülüp öldürülmediğini öğrenmek istiyorum.
- Onlar cesedinde herhangi birşey buldular mı?
- Özedl birşey yoktu.
- Ya evi? Birlikte mi yaşıyordunuz?
- Hayır.
- NE kadar süredir görüşüyorsunuz?
- İki yıldır.
- Sende evinin anahtarları var mı?
- That bastard hurt her. You know, she hasn't dated anyone in two years.
- Was he a jealous guy?
- He didn't like her friends, particularly the guy friends...particularly, one friend.
- Bu piç kurusu canını yaktı. Biliyorsun, iki yıldır kimseyle çıkmıyor.
- Kıskanç bir adam mıydı?
- Arkadaşlarını sevmedi... özellikle de erkek olan arkadaşlarını... özellikle bir arkadaşını.
- One side kills, then the other.
- How do you know?
- It goes way back. They're fighting for the land.
- They'd rather kill than solve their problems. Real fanatics. It's like the two snakes I saw fighting.
- Bir taraf öldürür, sonra öteki.
- Nereden biliyorsun?
- Çok eskilerden. Arazi için savaşıyorlar.
- Problemlerini çözmektense öldürmeyi tercih ediyorlar. Gerçek fanatikler. İki yılanı savaşırken görmek gibiydi.
- It hurts.
- Can we help you to the house?
- It's two miles. And I'm tired from digging. Damn the jellyfish! Damn all the jellyfish! Do something.
- There's only one thing.
- What is it?
- Pee on it.
- Gross!
- I saw it on Discovery Channel.
- Acıyor.
- Seni eve götürelim mi?
- Ev 2 mil uzakta. Ve kazmaktan dolayı yorgunum. Allah deniz analarını kahretsin. Tüm deniz analarını kahretsin! Birşeyler yapın.
- Sadece tek birşey var.
- Nedir?
- Üzerine işemek.
- İğrenç!
- Discovery Channel'da görmüştüm.