-Don't tell me you're Dr. Smith.
- That's me. The army psychiatrist. Maybe you expected me to be in uniform.
-No.I didn't expect anybody so young.
-
-Bana doktor Smith olduğunuzu söylemeyin.
-Benim. Ordu psikiyatrı. Belki de üniformalı olacağımı bekliyordunuz.
-Hayır. Bu kadar genç birini beklemiyordum.
- Are you telling me that the ClA was behind Beanie Babies?
- Be careful These are not ordinary Beanie Babies.Watch. Maybe they are ordinary Beanie Babies.
- Come on. .So what does Diaz have to do with all this stuff?
-Bana CIA’in Beanie Bebeklerinin peşinde olduğunu mu söylüyorsun?
-Dikkatli ol. Bunlar sıradan Bearnie Bebekleri değiller. İzle. Belki sıradan Bearnie Bebekleridirler...
-Hadiii. Öyleyse Diaz’ın bunlarla ne işi var?
- All right I'll walk you to your car, if you'd like.
- Yeah. Sure. It's a bad neighborhood.
- Maybe I should walk you to your car.
- I don't have a car.
- You want a ride home?
- No, thank you. I'd like to walk. Are you okay to drive?
- I'm not drunk. You think I am? You'll know when I'm drunk. I'll be throwing up. And I never throw up, so...
- Tamam. İstersen, seninle arabana kadar yürüyeyim.
- Evet, elbette. Kötü bir mahalle.
- Belki de seninle arabana yürümeliyim.
- Arabam yok.
- Eve bırakmamı ister misin?
- Hayır, teşekkür ederim. Yürümek istiyorum. Sen kullanabilecek misin?
- Sarhoş değilim. Öyleyim mi sandın? Sarhoş olsam anlardın. Kusarım. Ve ben hiç kusmam... o yüzden...
- I flew with him during the war. It won't make my job easier. Ted Striker was a crack flight leader He was one of those men who... felt too much inside. Maybe you know that kind.
- Savaşta onunla birlikte uçtum. İşimi hiç de kolaylaştırmayacak bu. Ted Striker, deneme uçuş lideriydi. İçinde çok fazla şey hisseden adamlardan biriydi. Belki bu tür kişileri bilirsiniz.
- I woke in the morning with this tune in my head. I thought "I don't know this tune or do I?"
- An old jazz tune or something?
- My dad knew a lot of old jazz, maybe I remembered it from somewhere.
- Sabah kafamın içinde bu melodi ile uyandım. 'Bu melodiyi bilmiyorum yoksa biliyor muyum?' diye düşündüm.
- Eski bir caz melodisi falan mı?
- Babam çok fazla eski caz bilirdi, belki onu bir yerlerden hatırlamışımdır.
- l can kill him.
- Hush, keep it low.
- lf l kill him, you can.. leave him. ln this place you're the nicest. They all treat me like dog.
- No.. ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
- Do you know? l'll kill Dragon in Taiwan.
- That's very risky.
- If it's for you, l'm not scared at all.
- Maybe you're right.
- How can l see you again? There must be a way.
- Onu öldürebilirim.
- Şşşt, sesini alçak tut.
- Eğer onu öldürürsem, ... onu terkedebilirsin. Buradaki en hoş kişi sensin. Diğerlerinin hepsi bana köpek gibi davranıyor.
- Hayır... aslında sen o kadar da çirkin değilsin. Dragon senden yüz kat daha çirkin.
- Biliyor musun? Dragon'ı Tayvan'da öldüreceğim.
- Bu çok riskli.
- Senin için olursa, hiç korkmam.
- Belki de haklısın.
- Seni tekrar nasıl görebilirim? Bir yolu olmalı.