allay

f. yatıştırmak, hafifletmek, sakinleştirmek, gidermek, bastırmak

Defending the truth is not something one does out of a sense of duty or to allay guilt complexes, but is a reward in itself.
Simone de Beauvoir

Gerçeği savunma; birinin görev duygusu dışında yaptığı birşey yada suçluluk kompleksini hafifletmek değildir,fakat kendi içinde bir ödüldür.

Defending the truth is not something one does out of a sense of duty or to allay guilt complexes, but is a reward in itself.
Simone de Beauvoir

What I need to do to heal myself and to be assuring and allay the fears of others and to heal them if they had any heart wounds from something I may have said.
Mel Gibson

3 c?mle

Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir.