Mr. Reece, did you say "He'll be here soon" ? He wants his usual accommodations?
- Just like always.
- Tell him everything will be ready.
-Bay Reece, birazdan burada olacağını mı söylediniz? Her zamanki konaklama yerini mi istiyor?
-Her zamanki gibi.
- Herşeyin hazır olacağını kendisine söyleyin.
- You did everything you could.
- l was supposed to stop the detonation. l didn't. And because of that, four ClA agents were killed.
- You had no way of knowing Dixon had a second trigger. There was nothing you could do.
- l could've told him the truth . Dixon needs to know who he's really working for.
- Sydney. l know. But l can't put his family at risk.
- Yapabileceğin herşeyi yaptın.
- Patlamayı durdurmam gerekirdi. Yapmadım. Ve bu yüzden, dört CIA ajanı öldü.
- Dixon'ın ikinci bir tetiği olduğunu bilmenin bir yolu yoktu. Yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
- Ona gerçeği söyleyebilirdim. Dixon'ın kimin için çalıştığını bilmeye hakkı var.
- Sydney. Biliyorum. Ama ailesini riske sokamam.
- I suppose, I've had everything in my life too easy. I'm inclined to be lazy. I have to have a challenge! I need someone around me who is hard to beat! And you fulfill that.
- Sanırım hayatımdaki herşeyi kolay elde ettim. Tembel olmaya meyilliyim. Mücadele etmeye ihtiyacım var. Etrafımda yenilmesi zor birinin olmasına ihtiyacım var! Ve sen buna uyuyorsun.
- What is all this?
- Don't worry. I'm your father.
- He's my enemy, trying to kidnap you.
- I'll explain everything in the car.
- Uncle, what is going on?
- Nedir tüm bunlar?
- Endişelenme! Ben senin babanım.
- O benim düşmanım, seni kaçırmaya çalışıyor.
- Arabada herşeyi anlatacağım.
- Amca, neler oluyor?
- Is there no one left to cast the bell?
- Take me with you. Let me cast the bell for you.
- Are you mad, boy?
- Take me to the Prince. Honestly, I can make everything very well for you. You won't find anyone better than me; they're all dead.
- Go to hell!
- Okay! But I know the secret of bell-making, and I won't tell.
- What are you saying?
- I know the secret. My father knew the secret of bell-making. Before he died, he passed it to me.
- Çanı toplayacak kimse kalmadı mı?
- Beni de götürün. Sizin için çanı da toplayayım izin verin.
- Sen delirdin mi, çocuk?
- Beni Prens'e götürün. Dürüstçesi, herşeyi sizler için en iyi şekilde yapabilirim. Benden daha iyisini bulamazsınız; hepsi öldüler.
- Cehenneme git!
- Tamam! Ama çan yapmanın sırrını biliyorum ve söylemem.
- Sen ne diyorsun?
- Sırrı biliyorum. Babam çan yapmanın sırrını biliyordu. Ölmeden önce de onu bana iletti.
- He did some piano playing. Then he studied painting. And the worst of it is he's so good at everything.
- A jack of all talents?
- Everything comes too easily to him. He's always attracted by the art.
- Biraz piyano çaldı. Sonra resim okudu. Ve en kötüsü de herşeyde iyi olması.
- Yetenek torpilli yani?
- Herşey ona fazla kolay geliyor. Her zaman sanata ilgi duymuştur.