go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 930 kişi  26 Nis 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

brought

brought, brought, bringing, brings
[bring] f. getirmek; vermek (ceza), kazandırmak, neden olmak; razı etmek, ikna etmek
  • You brought me luck l was losing Why did you keep looking at me Are you annoyed?
    Bana şans getirdin. Kaybediyordum. Niçin bana öyle bakmayı sürdürüyorsun? Kızdın mı?
  • My father brought this telescope and put it next to my bed, so I could see everything out the window.
    Babam bu teleskopu aldı ve onu yatağımın yanına yerleştirdi, bu yüzden pencereden her şeyi görebiliyordum.
  • My friend is a missionary and on his last visit abroad brought back with him the chief of a famous tribe.
    Arkadaşım bir misyonerdir ve en son yurtdışına gittiğinde ünlü bir kabilenin reisini getirmişti.
  • Analysis is working full time on the piece you brought back from Spain. This is not glass.
    Analiz, İspanya'dan getirdiğin parça üzerinde tam zamanlı olarak çalışıyor. Bu cam değil.
  • Don't tear the wrapping paper. Just slide the ribbon off and we can see what Santa's brought you.
    Ambalaj kağıdını yırtma. Sadece kurdeleyi kaydırıp çıkar, biz de Noel Babanın sana ne getirdiğini görebilelim.
  • In the evening, she brought me special things to eat - An orange, or some grapes.
    Akşamları da bana yemem için özel şeyler getirdi, bir portakal ya da bir üzüm gibi.
  • ...l think l brought it up because l like that commercial. No.
    ...sanırım benim yüzümden oldu çünkü ben o reklamı severim. Hayır.

  • -You brought me down here to shoot me.
    - Are you mad? This is absurd.
    - It's a cellar!-
    -Buraya beni vurmak için getirdin.
    -Deli misin?. Bu çok saçma.
    -Burası bir hücre!
  • -This room is so filled with love. And I brought a gift of love.I brought a gift that I love. Happy anniversary.
    -Thank you.
    -Bu oda aşkla dolu. Ayrıca bir aşk hadiyesi getirdim. Sevdiğim bir hediyeyi getirdim. Mutlu yıldönümleri.
    -Teşekkürler.
  • -I brought you some flowers but I didn´t want to be seen carrying them.
    - That´s nice Freesias! How delightful.
    - Sana çiçek getirdim ama bunlarla ortalarda görünmek istemiyorum.
    - Çok hoş, Freesias! Ne kadar güzel.
  • - You're not only brave, intelligent, you're handsome too. You didn't seem to remember the way to your house, so I brought you home.
    - Sadece cesur değil, zeki ve yakışıklısın da. Evinin yolunu hatırlamıyor gibiydin. Ben de seni evin götürdüm.
  • - The humanoids are the hunters... they brought those creatures here to hunt. And they use us like cattle. We're hosts for them to breed in.
    - Robotlar avcı... bu yaratıkları buraya avlamak için getirmişler. Bize damızlık muamelesi yapıyorlar. Onlar için çiftleştirilecek bir kalabalığız.
  • - Sorry l´m late. There was a traffic jam at Piccadilly.
    - It´s alright, you´re here now.
    - I brought you some cherries.
    - You shouldn´t have done.
    - Pardon, geciktim. Picadilly'de trafik sıkışıktı.
    - Önemli değil, şimdi buradasın.
    - Sana kiraz getirdim.
    - Zahmet etmişsin.
  • - The music is good too. Cuban. l brought i from Havana.
    - What's it like down there?
    - lt's hot and sunny.
    - Müzik de güzel. Küba müziği. Havana'dan getirdim onu.
    - Hava nası2l orada?
    - Sıcak ve güneşli.
  • - I'm trying to impress my date.
    - You shouldn't have brought her here.
    - Kız arkadaşımı etkilemeye çalışıyorum.
    - Onu buraya getirmemeliydin.
  • - Welcome. Shall we join to the living room ?
    - John, Warren brought us beer.
    - Ah thank you, Warren. Have a seat. Right here, you take that. Okay. So, uh... what do you do back in Auclair ?
    - Well, my brother and I, we have a shoe store.
    - Hoş geldin. Salona geçelim mi?
    - John, Warren bize bira getirmiş.
    - Ah, teşekkür ederiz, Warren. Gel otur. Buraya, sen bunu al. Tamam. Eee ımm... Auclair'de neler yapıyorsun?
    - Şey, kardeşim ve ben, bizim bir ayakkabı mağazamız var.
  • - This inquiry, may be taken down and used against them Anybody here want a lawyer No? Miss Carter, you brought your own. Mr Gallagher, do you want a lawyer?
    - No.
    - Bu soruşturma, yazılı hale getirilip onlara karşı kullanılabilir. Burada avukat isteyen kimse var mı? Hayır mı? Bayan Carter siz kendinizinkini getirdiniz. Bay Gallagher avukat istiyor musunuz?
    - Hayır.
  • - This room is so filled with love And I brought a gift of love. I brought a gift that is love.Happy anniversary.
    - Bu oda aşk ile dolu. Ve ben aşkın hediyesini aldım. Aşkı hediye ediyorum. Mutlu yıllar.
  • -What's brought this up?
    -It's just that...Don't get angry.It's just that...Well, that.We heard your daughters don't love you
    - Bu konuyu kim açtı?
    - Sadece…Sinirlenmeyin. Sadece… Şeeey, duyduğumuza göre kızlarınız sizi sevmiyor.
  • - What's that? We're gonna be ushers at the wedding.
    - I don't recognize half the people in this place. At least they all brought gifts.
    - Bu da nesi? Düğündeki yer göstericiler gibi olduk.
    - Bu insanların yarısını tanımıyorum ben. Neyse en azından hediye getirmişler.

759 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024