the appointment 1

Once upon a time, there was a rich caliph in Baghdad. He was very famous because he was wise and kind. One morning he sent his servant, Abdul, to the market to buy some fruit. As Abdul was walking through the market, he suddenly felt very cold. He knew that somebody was behind him. He turned around and saw a tall man, dressed in black. He couldn’t see the man’s face, only his eyes. The man was staring at him, and Abdul began to shiver. “Who are you? What do you want?” Abdul asked. The man in black didn’t reply.
“What’s your name?” Abdul asked nervously.
“I… am… Death,” the stranger replied coldly and turned away.

Bir zamanlar Bağdat’ta zengin bir halife vardı. Çok meşhurdu çünkü bilgeydi ve nazikti. Bir sabah hizmetkarı Abdul’u meyve alması için pazara gönderdi. Abdul pazarın sokağında yürürken aniden çok soğukluk hissetti. Arkasında biri olduğunu biliyordu. Arkasını döndü ve siyah giymiş uzun bir adam gördü. Adamın yüzünü göremiyordu, sadece gözlerini görebiliyordu. Adam ona bakıyordu ve Abdul ürpermeye başladı. “Sen kimsin? Ne istiyorsun?” diye sordu, Abdul. Siyahlar içindeki adam cevaplamadı.
“Adın ne senin?” diye sordu Abdul, gergin bir halde.
“Ben… ölümüm” diye yanıtladı yabancı, soğuk bir şekilde ve dönüp gitti.