terrific | Okay, well, first,
the seminar was terrific. |
| Tamam. Öncelikle, seminer müthişti. |
 |
despite | I see her potential. Her physical skills are terrific,despite her size. |
| Onun kapasitesini görebiliyorum. Bedenin büyüklüğüne rağmen fiziksel becerileri çok iyi. |
 |
dip | Everything's perfect. And a terrific sauce. Slice little pieces of and then dip it in the sauce. |
| Herşey mükemmel olmuş.Bir de sos çok güzel. Küçük parça halinde doğra ve sosa daldırıp al. |
 |
terrific | We had a terrific weekend. |
| Harika bir hafta sonu geçirdik. |
 |
people | That's a terrific story. We have
newspaper people on the payroll, right? |
| Bu nefis bir hikaye.
Elimizde bir gazeteci vardı, değil mi? |
 |
accurate | It's a [bak:terrific] piece of machinery. [bak:Incredibly] accurate. |
| Bu muhteşem bir makine. İnanılmaz derecede kusursuz-hassas. |
 |
faithful | You should try it. I and my faithful Indian companion here have a terrific idea |
| Bence bunu denemelisin. Ben ve benim sadık Hint arkadaşımın muhteşem bir fikri var. |
 |
terrific | Oh, it was terrific.
The first day we were there... |
| Ah, harikaydı. Oradaki ilk gün... |
 |
terrific | - I'm sorry. This is no good. I don't think, I can see you anymore. Don't be offended, because I like you. I think, you're terrific. It's just that, I'm seeing someone else.
- Who?
- Nobody. You don't know him.
- If that's the way you want it.
- See what happens when people don't say, "I love you"?
- Sometimes you can be a real son-of-a-bitch.
|
| - Üzgünüm. Bu doğru değil. Seni artık görebileceğimi sanmıyorum. Kızma, çünkü seni seviyorum. Muhteşem olduğunu düşünüyorum. Sadece, başkasıyla görüşüyorum.
- Kimle?
- Hiç kimse. Onu tanımazsın.
- Eğer bu şekild olmasını istiyorsan.
- İnsanlar 'seni seviyorum' demedikleri zaman ne olduğunu gördün mü?
- Bazen gerçek bir pislik oluyorsun. |
 |
offended | - I'm sorry. This is no good. I don't think, I can see you anymore. Don't be offended, because I like you. I think, you're terrific. It's just that, I'm seeing someone else.
- Who?
- Nobody. You don't know him.
- If that's the way you want it.
- See what happens when people don't say, "I love you"?
- Sometimes you can be a real son-of-a-bitch.
|
| - Üzgünüm. Bu doğru değil. Seni artık görebileceğimi sanmıyorum. Darılma, çünkü seni seviyorum. Muhteşem olduğunu düşünüyorum. Sadece, başkasıyla görüşüyorum.
- Kimle?
- Hiç kimse. Onu tanımazsın.
- Eğer bu şekild olmasını istiyorsan.
- İnsanlar 'seni seviyorum' demedikleri zaman ne olduğunu gördün mü?
- Bazen gerçek bir pislik oluyorsun. |
 |
lamb | - Sonny a good father to Julian
- Oh, yes. They make terrific pair. They went together like lamb and tuna fish.
- Lamb and tuna fish?
- Spaghetti and meatball? You more comfortable with that analogy?
- Yes.
|
| - Sonny, Julian'a iyi babalık ediyor.
- Oh, evet. Muhteşem bir çiftler. Kuzu ve tuna balığı gibi uyumlular.
- Kuzu ve tuna balığı mı?
- Köfte ve makarna gibi? Bu benzetmeyle daha mı rahatsın?
- Evet. |
 |
terrific | - You mean, you like it?
- Like it? I hate it. Did you make that up?
- No. I heard it all my life. I heard it first from my dad.
- You're kidding me.
- No, he's got some terrific sayings.
|
| - Sevdin mi, yani?
- Sevmek mi? Nefret ettim. Bunu uydurdun mu sen?
- Hayır. Bütün hayatım boyunca duydum onu. İlk olarak babamdan duydum.
- Dalga geçiyorsun.
- Hayır, çok güzel lafları vardı. |
 |
terrific | - I haven't got to know you very well, but i cant tell from our brief conversation, that you are a very thoughtful young man. Everybody els could be terrific people. In conclusion, I just want to say on this special day, on this very special day, that I am very pleased that you are here !
|
| - Seni çok iyi tanıyamadım, ama kısa konuşmamızdan yola çıkarak senin düşünceli genç bir adam olduğunu söyleyebilirim. Diğer herkes muhteşem insan olabilir. Sonuç olarak, Bu özel günde, bu çok özel günde... burada olduğuna çok sevindiğimi söylemek istiyorum. |
 |
terrific | - What are you talking about? It's perfect.
- It's gonna play every night this week.
- What time?
- Late, in the cheap seats.
- You were terrific. That was great. I mean it.
- Thank you.
- Work like that deserves to be celebrated. I'm gonna take you to dinner this weekend. How about Saturday, Friday, Sunday?
|
| - Sen neden bahsediyorsun. Mükemmel.
- Bu hafta her gece çalacak.
- Saat kaçta?
- Geç, ucuz koltuklarda.
- Muhteşemdin. Harikaydı. Ciddiyim.
- Teşekkürler.
- Böyle bir çalışma kutlanmayı hakkeder. Seni bu haftasonu yemeğe götüreceğim. Cumartesi nasıl? Cuma, Pazar? |
 |
terrific | - You look terrific on the floor.
- Are you a dance judge or something? |
| - Pistte bir harikasın.
- Nesin sen, dans jürisi falan mı? |
 |
terrific | - Did you know he has a son? Gallagher?
- How did you know he had a son?
- I met him once. At a party.
- Oh, you cut your hair. It looks terrific.
- Thanks. He seemed nice.
- Who?
- Gallagher's son.
|
| - Oğlu olduğunu biliyor muydun? Gallagher'ın?
- Oğlu olduğunu nereden bildin?
- Bir keresinde onunla tanışmıştım. Bir partide.
- Ooo, Saçlarını kestirmişsin. Çok güzel görünüyor.
- Teşekkürler. Hoş görünüyordu?
- Kim?
- Gallagher'ın oğlu.
|
 |
need | - What do you need?
- Well.. Actually, l need $50.
- No problem. Bur, all l got is a 20.
- Oh, no, that's fine.
- No, wait right here. l'll be right back .
- He is getting us $50. That's terrific. lsn't that great, Brad?
- l could only get 45.
- Oh no, that's great. Thank you so much.
|
| - Neye ihtiyacın var?
- Şey... Aslında 50 dolar lazım.
- Problem değil. Ama sadece 20 dolarım var.
- Oh, hayır. Bu gayet iyi.
- Hayır, tam burada bekle. Hemen döneceğim.
- Bize 50 dolar getiriyor. Bu muhteşem. Harika değil mi, Brd?
- Sadece 45 getirebildim.
- Oh hayır. Bu harika. Çok teşekkür ederim. |
 |
terrific | - What do you need?
- Well.. Actually, l need $50.
- No problem. Bur, all l got is a 20.
- Oh, no, that's fine.
- No, wait right here. l'll be right back .
- He is getting us $50. That's terrific. lsn't that great, Brad?
- l could only get 45.
- Oh no, that's great. Thank you so much.
|
| - Neye ihtiyacın var?
- Şey... Aslında 50 dolar lazım.
- Problem değil. Ama sadece 20 dolarım var.
- Oh, hayır. Bu gayet iyi.
- Hayır, tam burada bekle. Hemen döneceğim.
- Bize 50 dolar getiriyor. Bu muhteşem. Harika değil mi, Brd?
- Sadece 45 getirebildim.
- Oh hayır. Bu harika. Çok teşekkür ederim.
|
 |
member | - I'd like to introduce one or two members of the band. Marcus Brewer on vocals and tambourine...
- You were terrific.
- You think so?
- Yeah. As a matter of fact, I think we should celebrate.
- Okay. How about McDonald's?
- McDonald's?
- Yeah.
|
| - Grubun bir-iki üyesini tanıştırmak istiyorum. Vokallerde ve tamborimde Marcus Brewer...
- Muhteşemdin.
- Öyle mi dersin?
- Evet. İşin aslı, bence, kutlamalıyız.
- Tamam. Mc Donalds nasıl?
- Mc Donalds mı?
- Evet. |
 |
terrific | - I'd like to introduce one or two members of the band. Marcus Brewer on vocals and tambourine...
- You were terrific.
- You think so?
- Yeah. As a matter of fact, I think we should celebrate.
- Okay. How about McDonald's?
- McDonald's?
- Yeah.
|
| - Grubun bir-iki üyesini tanıştırmak istiyorum. Vokallerde ve tamborimde Marcus Brewer...
- Muhteşemdin.
- Öyle mi dersin?
- Evet. İşin aslı, bence, kutlamalıyız.
- Tamam. Mc Donalds nasıl?
- Mc Donalds mı?
- Evet. |
 |