Kpds Kelimeleri

• culminatein:
• cultivate: f. işlemek, ekip biçmek
• cumulative: s. kümülativ, birikimli, birikmiş, toplanmış; eklenerek artan
• cupidity: i. açgözlülük, hırs
• curriculum: i. müfredat; öğretim programı
• curse: f. küfretmek, lanet okumak i. beddua, küfür
• cursory: s. üstünkörü, gelişigüzel, baştan savma
• curtail: f. kısa kesmek, kısaltmak, kısmak; düşürmek
• custom: i. gelenek, töre s. ısmarlama
• cutlery: i. çatal bıçak takımı; bıçakçılık
• dabble: f. serpmek, sıçratmak, suyla oynamak
• dairy: i. süthane, mandıra, sütçü dükkânı
• damage: f. zarar vermek i. zarar, hasar
• damp: f. nemlendirmek i. nem, üzüntü s. nemli
• daring: i. cesaret, cesurluk, cüret, gözüpeklik, yiğitlik, pervasızlık s. cüretkâr, pervasız, atak, cesur, cüretli, gözüpek; serüvenci, tehlikeli, rizikolu
• darkness: i. karanlık, esrarengizlik
• dawn: f. şafak sökmek i. şafak vakti
• daydream: f. hayâllere dalmak, hayâl kurmak i. hayâl
• deadline: i. son teslim tarihi, zaman sınırı
• dealwith:
• death duty: veraset vergisi, intikal vergisi
• debase: f. itibarını küçültmek, küçük düşürmek, alçaltmak; değerini düşürmek, bozmak; sahtesini yapmak
• debate: f. çekişmek, tartışmak i. tartışma, görüşme
• debit: f. borçlandırmak, zimmetine kaydetmek i. borç, zimmet, borç hanesine yapılan kayıt, borç tarafı
• debris: i. enkaz, döküntü, yıkıntı, atıklar; kırıntı
• debt: i. borç, borçlu olma
• decade: i. onyıl; onlu grup, onlu takım; onluk
• decapitate: f. başını kesmek; işten çıkarmak
• deceased: s. ölmüş, ölü, rahmetli, merhum
• deceive: f. kandırmak, dolandırmak
• decency: i. terbiye, edep, namus; anlayışlılık, ılımlılık, uygunluk; nezaket
• deception: i. kandırma, aldatma, dalavere, hile, aldanma; ayartma; kanma; utanç
• deceptive: s. aldatıcı, aldatan
• decide: f. karar vermek
• decimate: f. her onuncu adamı öldürmek; çoğunu öldürmek; kırıp geçirmek; önemli ölçüde azaltmak
• decipher: f. deşifre etmek, çözmek, şifreyi çözmek; yorumlamak
• decisive: s. kesin, belirleyici; kararlı, azimli
• decline: f. düşmek, azalmak i. çöküş, gerileme
• decorous: s. terbiyeli; zevkli; münasip
• decrease: f. küçülmek, azaltmak i. azalma, küçülme
• dedicate: f. adamak, vermek; tahsis etmek; ithaf etmek, hizmete sunmak
• deduce: f. anlamak; sonuç çıkarmak; gelişimini izlemek
• defeat: f. yenmek i. yenilgi, hüsran
• defer: f. ertelemek, saygı göstermek
• deficient: s. eksik, yetersiz; açık, gerekli olan
• define: f. tanımlamak, belirtmek, tarif etmek, belirlemek
• definite: s. kesin, şüphesiz
• deflate: f. havasını boşaltmak, söndürmek; düşürmek, yükselişe müdahele etmek; burnunu sürtmek, gururunu kırmak
• defy: f. meydan okumak, karşılaşmaya davet etmek; karşı gelmek; küçümsemek; gücünü aşmak; kışkırtmak; alnını karışlamak
• dejected: s. üzgün, kederli, neşesiz, keyifsiz; karamsar