Kpds Kelimeleri

• idiocy: i. geri zekâlılık, aptallık, ahmaklık
• ignite: f. tutuşturmak, yakmak, ateşlemek, tutuşmak, ateş almak
• ignoble: s. aşağı tabakadan, aşağılık, alçak, rezil, aşağılayıcı, küçültücü
• ignoramus: i. kara cahil, cahil
• ignorance: i. habersiz olma, cehalet, cahillik, bilgisizlik
• ignore: f. görmezlikten gelmek
• illegitimate: s. yasadışı, haram, gayri meşru, hatalı, piç, uygunsuz, ters, mantıksız
• illiterate: s. cahil, kara cahil, okumamış, okur yazar değil, bilgisiz, deneyimsiz, yanlışlarla dolu
• illustrate: f. resimlemek, örneklemek
• imaginary: s. hayali, düşsel, farazi, imgesel, sanal, gerçek dışı
• imaginative: s. hayal gücü kuvvetli, hayalperest, imgesel, yaratıcı, hayali, hayal ürünü, hayalci
• imagine: f. hayal etmek, düşünmek
• immaculate: s. saf, masum, tertemiz, lekesiz, kusursuz
• immemorial: s. eski, hatırlanması zor
• immense: s. engin, muazzam
• immigrant: i. göçmen, muhacir, göçebe
• immobile: s. hareketsiz, oynamaz, sabit, durağan
• immoral: s. ahlaksız, terbiyesiz
• immortal: i. ölümsüz varlık s. ölümsüz, ölmez, ebedi, sonsuz
• impartial: s. tarafsız, yansız, adil
• implement: f. yerine getirmek, uygulamak i. alet, araç
• implicit: s. ima edilen, üstü kapalı, itirazsız, tam, kesin
• impotence: i. acizlik, iktidarsızlık, güçsüzlük, zayıflık, etkisizlik
• imprecise: s. 1. kesin olmayan. 2. dikkatsiz, titiz olmayan, özensiz.
• impression: i. izlenim, tesir, kanı
• impromptu: i. hazırlıksız yapılmış şey, doğaçlama, emproptü s. hazırlıksız yapılan, doğaçlama
• improper: s. hatalı, uygun olmayan, yanlış, uygunsuz, münasebetsiz, yersiz, terbiyesiz, açık saçık
• improve: f. geliştirmek, iyileştirmek
• improvise: f. doğaçlama yapmak, uydurmak, geçici olarak bulmak, baştan savma yapıvermek
• in charged:
• inaccurate: s. yanlış, hatalı, kusurlu
• inadequate: s. yetersiz, eksik, elverişsiz
• inadvertent: s. dikkatsiz, dikkatsizlikten kaynaklanan, yanlışlıkla yapılan, kazara olan
• inanimate: s. cansız, ölü, ruhsuz, donuk, sıkıcı
• incidence: i. rastlantı, tesadüf, isabet, oran, etki alanı, etki
• incline: f. eğilmek, yatmak, eğim yapmak, baş eğerek selâmlamak, eğilimi olmak, meyletmek, çalmak, yatkın olmak, eğmek, yatırmak, sürüklemek, yönlendirmek, neden olmak i. eğimli yüzey, eğim, yokuş, meyil
• inconsiderate: s. düşüncesiz, saygısız, tedbirsiz, anlayışsız, ihtiyatsız
• incorrigible: s. düzelmez, yola gelmez, ıslah olmaz, adam olmaz, uslanmaz
• increase: f. artmak, çoğalmak, çoğaltmak, büyümek, artırmak, üremek, yükseltmek, zam yapmak i. artış, artma, çoğaltma, çoğalma, yükselme, büyüme, üreme, yavrulama
• incredible: s. inanılmaz, şaşırtıcı, olağanüstü
• incurable: s. tedavi edilemez, iyi olmaz, çaresiz, dermansız i. tedavi edilemez kimse, iyi olmaz hasta
• indecent: s. uygunsuz, açık saçık, edepsiz, gereksiz, yersiz
• indecisive: s. karara bağlanamayan, kararsız, kuşkulu, şüpheli
• indescribable: s. tanımlanamaz, tarifsiz, anlatılamaz, belirsiz
• index: f. indekslemek i. indeks, fihrist, gösterge
• indication: i. gösterme, belirtme, belirti, işaret, bulgu, ölçüm, çıtlatma
• indifferent: s. kayıtsız, ilgisiz, aldırışsız, şöyle böyle, vasat, berbat, kötü, farksız, lakayt, önemsiz, hissiz
• indigenous: s. yerli, özgü, yöreye özgü, doğal
• indispensable: s. zorunlu, mecburi, kaçınılmaz, zaruri, gerekli, öncelikli
• indistinct: s. belirsiz, bulanık, belli belirsiz, hayal meyal