Kpds Kelimeleri

• undue: 1.aşırı, çok fazla, lüzumsuz 2.kanunsuz 3.uygunsuz, yersiz, yolsuz, usülsüz 4.vadesi dolmamış
• undulate:
• undying: ölümsüz, ölmez, sonsuz
• unearth: deliğinden çıkarmak, topraktan çıkarmak, ortaya çıkarmak
• uneasy: gergin, tedirgin, huzursuz, endişeli
• unemployed: aylak, işsiz, boşta, atıl işsiz
• unequivocal: açık, anlaşılır, samimi
• unerring: şaşmaz, yanılmaz, hata yapmaz
• uneven: 1. düz olmayan, inişli yokuşlu, engebeli 2.iki ile tam olarak bolünemeyen
• unexpected: beklenmedik, davetsiz, umulmadık
• unexplored: keşfedilmemiş, ayak basılmamış
• unfailing: şaşmaz, yanılmaz, bitmez tükenmez, eksik olmaz, yorulmaz, güvenilir
• unfair: s. haksız, hileli
• unfaltering: tereddüdsüz, kararlı, emin, sağlam
• unfamiliar: yabancı, tanıdık olmayan, alışılmamış, alışık olmayan
• unfashionable: demode, modası geçmiş, modaya uygun olmayan
• unfathomable: dipsiz, çok derin, akıl ermez, sırrına erişilmez
• unfilial: evlâda yakışmaz, saygısız (evlât)
• unfit: uygun olmayan, elverişsiz, yetersiz, işe yaramaz yetersiz yapmak, işe yaramaz hale getirmek
• unflattering: övücü olmayan, kötüleyen, yaldızsız, kalaysız
• unflinching: yılmaz, gözükara, korkusuz
• unfold: açmak, sermek, açıklamak, açılmak, yayılmak, gelişmek (öykü), gözler önüne serilmek
• unfounded: asılsız, temelsiz
• unfulfilled: karşılanmamış, yerine getirilmemiş, tatmin edilmemiş
• unguarded: korumasız, savunmasız, gafil, ihtiyatsız, düşüncesizce yapılmış
• unhesitatingly: tereddüt etmeden
• unify: birleştirmek, aynı yapmak
• unilateral: tek yönlü, tek taraflı, tek yanlı
• union: i. birlik, sendika
• unique: tek, benzersiz, biricik, rakipsiz, yegâne, eşsiz, mükemmel, bir değerli [mat.], özgün eşsiz şey, nadir şey
• unison: aynı perdeli ,ahenk,uygunluk
• unit: i. birim
• unjust: haksız, adaletsiz, insafsız
• unkindly:
• unlawful: kanunsuz
• unlock: f. kilidini açmak
• unpalatable: tatsız, hoş olmayan
• unparalleled: eşsiz, benzersiz
• unpardonable: affedilmez, bağışlanamaz
• unpleasant: tatsız, hoş olmayan, çirkin, sıkıcı, nahoş
• unprecedented: eşi görülmemiş, eşi benzeri görülmemiş, örneğine rastlanmamış, benzeri yaşanmamış
• unpredictable: önceden bilinmez, ne yapacağı belli olmaz, sağı solu belli olmaz
• unprincipled: ahlaksız, ahlaksızca olan, prensipsiz
• unquestionable: sorgulanamaz, tartışılmaz, su götürmez, tartışma götürmez, kesin
• unreasonable: mantıksız, akıl almaz, abes, anlamsız, makul olmayan, saçma, aşırı, fahiş, lâf anlamaz
• unrehearsed: provasız, doğaçtan, hazırlıksız
• unrest: 1.tedirginlik, huzursuzluk 2.kargaşa
• unrestrained: frenlenmemiş, kontrolsüz, serbest
• unseemly: uygunsuz, yakışmayan, olmaz, yakışık almaz, münasebetsiz
• unsettle: yerinden çıkarmak, huzurunu kaçırmak, sarsmak, heyecanlandırmak, düzenini bozmak, karıştırmak