Kpds Kelimeleri

• expel: f. sürmek, sürgün etmek, kovmak, dışarı atmak, çıkarmak
• experiment: f. deney yapmak i. deney, deneme
• expiate: f. cezasını çekmek, kefaret vermek
• expire: f. geçmek, sona ermek
• explain: f. açıklamak, anlatmak
• explicit: s. açık, belirgin, aşikâr, belli, açık sözlü
• exploration: i. keşif, araştırma, arama
• explore: f. keşfetmek, araştırmak
• explorer: i. kâşif, araştırmacı
• expose: f. bırakmak, ışıklandırmak, ortaya çıkarmak, terketmek, sergilemek, göstermek, teşhir etmek, açığa çıkarmak, ortada bırakmak, maruz bırakmak, karşı karşıya bırakmak, ışığa tutmak [fot.] i. gerçekleri açıklama, kirli çamaşırları açıklama, ortaya çıkarma, kirli çamaşırları açıklayan makale, gerçekleri açıklayan kitap
• exposure: i. bırakma, açıkta bırakma, ortada bırakma, maruz kalma, sergileme, teşhir, açığa çıkarma, ortaya çıkarma, poz, cephe
• express: f. ifade etmek, anlatmak i. ekspres posta s. hızlı
• exquisite: s. nazik, kibar, nefis, hassas, keskin, şiddetli, aşırı
• extemporaneous: s. hazırlıksız, doğaçtan yapılan, anında yapılan
• extensive: s. uzatılmış, geniş, yaygın, geniş ölçüde yapılan, engin
• exterminate: f. yok etmek, imha etmek, kökünü kurutmak, öldürmek, mahvetmek
• extinct: s. sönmüş, sönük, tükenmiş, yok olmuş, soyu tükenmiş, nesli tükenmiş, varisi olmayan
• extinguish: f. söndürmek, yok etmek
• extract: f. çekmek, özünü çıkarmak i. öz, özet
• extravagant: s. aşırı, ölçüsüz, savurgan, müsrif, fahiş
• extremely: zf. son derece, aşırı, aşırı boyutta, aşırı derecede, fazlasıyla
• extremely;:
• exultance:
• fable: i. masal, efsane, kıssa
• fabric: i. kumaş, bez, dokuma, yapı, çatı, inşa, bünye
• fabricate: f. üretmek, uydurmak, atmak, yalan söylemek, sahtesini yapmak
• fabulous: s. müthiş, hayal ürünü
• facade: i. cephe, dış görünüş
• facilitate: f. kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek, olanak tanımak
• facilities: i. kolaylıklar, imkânlar, tesisler
• facsimile: f. kopyalamak, aynısını basmak i. kopya, aynı, aynı basım, kopyalama
• fact: i. gerçek, olgu, durum
• faction: i. ayrılık, gruplaşma, nifak, hizip snk. etme, edilme, yapılma, leştirme
• faculty: i. yetenek, kabiliyet, beceri, allah vergisi, yeti, fakülte, ayrıcalık, imtiyaz, yetki, yapma özgürlüğü
• fad: i. moda (geçici), heves, çılgınlık, merak, gariplik, tuhaflık
• faint: f. bayılmak, bitkin düşmek i. baygınlık s. baygın, soluk
• fair: i. fuar, panayır s. sevimli, açık, adil zf. güzelce, adilane, büsbütün
• fait accompli: emrivaki, oldubitti, olmuş bitmiş iş
• faith: i. inanç, güven, iman
• fake: f. sahtesini yapmak i. taklit s. sahte
• fallible: s. yanılabilir, hatalı olabilir
• fame: i. şöhret, söylenti
• familial:
• familiar: i. arkadaş s. tanıdık, samimi
• familiarize: [familiarize (Amer.) ] f. tanıtmak, alıştırmak, ilişki kurmak
• famine: i. açlık, kıtlık, sıkıntı, yokluk
• fanciful: s. hayalperest, kaprisli, garip, acayip, gerçek dışı, hayali, hayal ürünü, fantastik, hayalci
• far: s. uzak zf. uzağa, uzakta
• far-fetched: s. zoraki, doğal olmayan
• far-reaching: s. geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan