Kpds Kelimeleri

• elongate: f. uzatmak, sürdürmek, uzamak
• elope: f. kaçmak, sevgilisi ile kaçmak
• elucidate: f. aydınlatmak, açıklamak, izah etmek
• elusive: s. kaçamaklı, yakalanması zor, akla gelmeyen, anlaşılmaz, güvenilmez, kaypak
• emaciate: f. zayıflatmak, bir deri bir kemik yapmak, verimsizleştirmek
• emancipate: f. özgürlüğüne kavuşturmak, serbest bırakmak, azat etmek, soyutlamak
• embark: f. bindirmek, yüklemek
• embark on:
• embarrass: f. şaşırtmak, bozmak, bozum etmek, utandırmak, sıkıntı vermek, engellemek, para sıkıntısı çekmek
• embarrassment: i. utanma
• embellish: f. süslemek, güzelleştirmek, renk katmak, abartmak
• embittered: s. hayata küsmüş, dünyadan nefret etmiş
• emblem: i. amblem, simge, sembol, arma, kişileştirme
• embroidery: i. nakış, oya, süs, abartı
• emerge: f. ortaya çıkmak
• emergency: i. tehlike, acil durum
• emetic: i. kusturan ilaç, kusturucu ilaç s. kusturucu, istifrağ ettirici
• emigrate: f. göçmek, göç etmek
• eminence: i. tepe, yüksek mevki, itibar
• emit: f. çıkarmak, yaymak, yayınlamak, belirtmek, ifade etmek
• empathize: [empathize (Amer.) ] f. karşısındakinin duygularını hissetmek
• emphatic: s. vurgulu, önemli
• employ: f. çalıştırmak, görevlendirmek
• employer: i. işveren, patron
• employment: i. iş verme, iş
• enable: f. yetki vermek, olanak vermek, olanak tanımak, izin vermek
• enact: f. çıkarmak (yasa), yasallaştırmak, sahnelemek, oynamak (rol), canlandırmak
• enchant: f. büyülemek, aklını başından almak, mest etmek, afsunlamak
• encounter: f. karşılaşmak, rastlamak, yüz yüze gelmek, çarpışmak i. karşılaşma, rastlama, tesadüf, rastlantı, çarpışma, dövüşme, eğitim amacıyla toplanma
• encourage: f. korumak, cesaret vermek
• encouraging: i. teşvik etme s. cesaret verici, teşvik edici, ümit verici, yüreklendirici, özendirici
• encumber: f. yüklemek, sorumluluk yüklemek, engellemek, tıka basa doldurmak, engel olmak
• endearing: s. çekici, alımlı, sevecen, cazip, şefkâtli
• endeavour: i. uğraş, çaba, gayret i. çabalamak, uğraşmak, çaba harcamak, gayret etmek, çalışmak
• endorse: f. arkasına yazmak, ciro etmek, onaylamak, desteklemek, havale etmek
• endure: f. durmak, var olmak, sürmek, devam etmek, dayanmak, katlanmak, sabretmek, dişini sıkmak
• enforce: f. güçlendirmek, uygulamak, zorlamak, zorla yaptırmak, sözünü geçirmek, infaz etmek
• engage: f. söz vermek, bağlamak
• engagement: i. söz, nişanlanma, sözleşme, nişan, taahhüt, yükümlülük, sorumluluk, randevu, uğraş, birbirine geçme, çarpışma
• engineer: f. mühendislik yapmak i. mühendis
• engrave: f. hakketmek, oymak, kabartma yapmak, işlemek
• enhance: f. artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak
• enigma: i. bilmece, gizem, esrar, muamma, anlaşılmaz kimse
• enlarge: f. büyütmek, genişletmek, geliştirmek, uzatmak, büyümek, genişlemek, ayrıntıya girmek
• enlighten: f. aydınlatmak, öğretmek, bilgi vermek
• enlist: f. askere almak, asker olmak, askere kaydetmek, gönüllü yazılmak, sağlamak (destek), kayırmak, kaydetmek
• enmity: i. düşmanlık, nefret, kin
• enormous: s. kocaman
• enslave: f. esir etmek, köle yapmak
• ensure: f. sağlamak, sağlama almak, garantiye almak, sigorta etmek