go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 601 kişi  05 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

had

had, had, having, has
[have] f. sahip olmak, olmak, elde etmek, almak, yapmak, etmek, kabul etmek, göz yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda olmak, bulunmak
  • You did what you had to. The fate of your village is of far greater importance than any bet.
    Sen yapman gerekeni yaptın. Köyünüzün kaderi herhangi bir bahisten çok çok daha önemli.
  • You didn't even call.
    I didn't know you were leaving.
    Sloane told me you had been transferred abroad.

    Sen telefon bile etmedin
    Ben senin gideceğini bilmiyordum.
    Sloane yurtdışına transfer edildiğini söylemişti.
  • You're her friend She's fainted.l had the worst nightmare
    Sen onun arkadaşısın. Bayıldı ve ben de hayatımın en kötü kabusunu yaşadım.
  • You didn't catch him in the act and you had time to bring the police and you didn't do that either.
    Sen onu suçüstü yakalamadın ve polis çağırman için zamanın vardı ama onu da yapmadın.
  • Where were you? You had to take Tommy to the dentist?No cavities? Good.
    Sen nerdeydin? Tommy'i dişçiye götürmek mi zorundaydın? Çürüğü yok muymuş? İyi o zaman.
  • How old were you when you had your first beer?
    Sen ilk biranı kaç yaşında içtin?

  • After being Turned Down by numerous Publishers, he had decided to write for Posterity.
    George Ade
    Sayısız yayıncı tarafından reddedilmesinin ardından Posterity'i yazmaya karar vermişti.
  • I've had quite enough of your discourtesy and surliness and so have the tenants in my building.
    Saygısızlığınızdan ve huysuzluğunuzdan epey bıktım, binamdaki kiracılar da öyle.
  • Our defence had no effect.
    Savunmamızın hiçbir etkisi yoktu.
  • The charwoman stood in the doorway with a smile on her face as if she had some tremendous good news to report, but would only do it if she was clearly asked to.
    Sanki söyleyecek çok iyi bir haberi varmış gibi, gündelikçi kadın yüzünde tebessümle girişte duruyordu,fakat onu sadece açıkça istendiği için yapardı.
  • I think he had help. But what if he had|really done it all alone, then he's a genius, and he'll be praised elsewhere.
    Sanırım yardım aldı. ama gerçekten kendi yaptıysa o zaman o bir dahidir ve heryerde övülecektir.
  • 'I had better put my hat on, I suppose.'
    Sanırım şapkamı giysem iyi olur.
  • I think I had those things with Emily and the thought of losing that connection..
    Sanırım bu şeyler ve bu bağı kaybetme düşüncesi Emily ile vardı.
  • I think that I had better go, Holmes.
    sanırım artık gitmem gerek, Holmes
  • They had some rolls, so I got some rolls.
    Sandviç ekmekleri vardı, bu nedenle biraz sandviç ekmeği aldım.

  • I told you, you should have had breakfast.
    Sana söylemiştim,kahvaltı etmen gerekirdi.

  • He told you he was conducting an independent security check,and you had no reason to believe otherwise.
    Sana bağımsız bir güvenlik taraması yaptığını söylediyse başka türlüsüne inanmana gerek yok.
  • Salad I'm a reporter! What did you expect? Don't try to make me feel guilty. You think I had something to do with Diaz?
    Salad ben muhabirim! Ne bekliyordun? Bana kendimi suçlu hissettirmeye çalışma. Diaz ile bir işim olduğunu mu düşünüyorsun?
  • He got everything you had.
    Sahip olduğun her şeyi aldı..

  • He smoked one cigarette after another while I told him what had happened on the beach with Mr. Whiteside.
    Sahilde Mr. Whiteside ile aramızda neler geçtiğini anlatırken sigaranın birini söndürüp birini yaktı.

11,648 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024