go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1015 kişi  15 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

said

said, said, saying, says
s. adı geçen, denilen, bahsedilen
  • - Now, can you recall generally what Manion told you about this rape?
    - Yes, sir. He said he'd been asleep right after dinner.
    - Manion sana bu tecavüz olayı hakkında neler dedi hatırlayabiliyor musun?
    - Evet efendim. Bütün gece akşam yemeğinden sonra uyuduğunu söyledi.
  • - I'm wearing earplugs.
    - Earplugs or cloves of garlic? You know what? I take back what I said before.Keep playing at the restaurant.
    - Kulak tıkacı kullanıyorum.
    - Kulak tıkacımı yoksa sarımsak dişlerimi? Biliyor musun? Daha önce söylediklerimi geri alıyorum. Sen restaurantta çalmaya devam et.
  • - Who said there's a problem? - See?
    - Kim dedi sorun var diye? - Gördün mü?

  • - You said my daughter wanted me to do something for her. What is it?
    - Pray for her. I noticed she was happier, more talkative.
    - Kızımın kendisi için bir şey yapmamı istediğini söyledin. O nedir?
    - Onun için dua et. Onun daha mutlu, daha konuşkan olduğunu fark ettim.
  • - We wish we could believe him. If what he said was true.. it would be hot news. Tycoon's Prodigal Son Bribed Police! How does that sound?
    - Keşke ona inanabilseydik.Söylediği şey doğruysa... bu gerçekten sıcak haber olurdu. Tycoon'un Müsrif Oğlu, Polise Rüşvet Verdi! Kulağa nasıl geliyor?
  • - She was miserable.
    - He never said they were miserable.
    - Kendisi mutsuzdu.
    - O, mutsuz olduklarını hiç söylemedi.
  • - Where's the tape?
    - He said it'd cost 50K to get hold of the tape. I gave him the money.
    - Kaset nerede?
    - Kaseti ele geçirmenin elli bine mal olacağını söyledi. Kendisine parayı verdim.
  • - I thought we were having coffee. You can trust me, you know.
    - I know that.
    - I'd never hurt you. Remember when you said some people were meant to meet each other? Maybe we were meant to meet that way.
    - Kahve içeceğimizi sanıyordum. Bana güvenebilirsin, biliyorsun.
    - Bunu biliyorum.
    - Asla seni incitmem. Bazı insanların tanışmasının kaderleri olduğunu söylediğini hatırlıyor musun? Belki de bizim bu şekilde tanışmamız gerekiyordu.
  • - Are you mad at me because my hair gel smells? Because I said your handwriting is childlike?
    - No. That made me feel precious. Because he's always correcting people's grammar?
    - Jölem kokuyor diye mi bana kızgınsın? Yoksa elyazın çocuksu dedim diye mi?
    - Hayır. Bu beni değerli hissettirdi. Çünkü her zaman insanların gramerini düzeltiyor.
  • - People change. Raj has changed too. At school he used to be very quiet. Now he has great sense of humour. When l asked him what he's up to... he said he's a thief.
    - Maybe that wasn't a joke?
    - İnsanlar değişir. Raj da değişti. Okuldayken çok sessizdi. Şimdiyse harika bir mizah anlayışı var. Ona neler yaptığını sorduğumda... hırsız olduğunu söyledi.
    - Belki de bu bir şaka değildi?
  • - Be fair. I never said that.
    - Not exactly, but close.
    - İnsaf et. Böyle bir şey demedim.
    - Tam olarak değil belki, ama buna yakın bir şeydi.
  • - He said it never aired.
    - Which makes it less impressive, Clara.
    - Hiç yayınlanmadığını söyledi.
    - Demek ki etkileyici değil, Clara.
  • - About the other day...
    - You don't have to explain.
    - I probably do.
    - But... I'm fine. Come on. I thought we were having coffee.
    - You can trust me, you know.
    - I know that.
    - I'd never hurt you.
    - Remember when you said some people were meant to meet each other? Maybe we were meant to meet that night. The night I held your hand.
    - Geçen gün için...
    - Açıklamak zorunda değilsin.
    - Belki de zorundayım.
    - Ama... Ben iyiyim. Hadi. Kahve içtiğimizi sanıyordum.
    - Bana güvenebilirsin, biliyorsun.
    - Bunu biliyorum.
    - Seni asla incitmem.
    - Bazı insanların tanışması gerektiğini söylediğini hatırlıyor musun? Belki de bizim de o gece tanışmamız gerekiyordu. Elini tuttuğum gece.
  • you said you'd call me the next day. - I'm sure I meant to call.
    - Ertesi gün beni arayacağını söylemiştin. - Aramak istemişimdir.

  • - When was the last time I played a practical joke?
    - Well that was the time you said you are dieing of kidney failure and I donated one of my kidneis to save your life, and then you said it was an april fool an
    - En son ne zaman eşşek şakası yapmıştım?
    - Böbrek yetmezliğinden ölmek üzere olduğunu söylediğin ve benim de böbreğimi senin hayatını kurtarmak için bağışladığım ve '1 Nisan' dediğinn zaman..
  • - l just said it. Forget that!
    - Nothing to do with hunting.
    - OK! So why did you say this? Why do you like to hunt the fox?
    - l do not hunt the fox. l think people that hunt the fox are the scum of the earth!
    - Dedim ya. Unut bunu!
    - Avlanmakla ilgisi yok ki.
    - Tamam! O zaman bunu niye söyledin? Neden tilki avlamak istiyorsun?
    - Tilki avlamam. Bence tilkileri avlayanlar yeryüzündeki en büyük pislikler.
  • - Just like we said we pulled it off. Case closed. Nobody move! Benny, take the computer, hurr! Take the box away too!. Hurry up! Watch all the exits. Tom, you stay here. Make sure they don't get out!
    - Dediğim gibi, biz başardık. Dava kapandı. Kimse kıpırdamasın! Benny, bilgisayarı al, acele! Kutuyu da al. Acele et! Tüm çıkışlara dikkat! tom, sen burada kal! Dışarı çıkmadıklarından emin ol!
  • - When he got out, he found out about it. He took me in the woods to a cabin. It had a dirty basement. He locked me in and left.
    - Three days...? Who was he to preach?
    - He said if I wanted to be a thief, then I ought to know what it was like.
    - Çıktığında, onu öğrendi. Beni ormanda bir kulübeye götürdü. Kirli bir bodrumu vardı. Beni kilitledi ve gitti.
    - Üç gün mü? Vaaz verecek birisi miki o?
    - Eğer bir hırsız olmak istiyorsam, o zaman nasıl birşey olduğunu bilmem gerektiğini söyledi.
  • - I said play!
    - Michael, please. Perhaps if I play first, it might encourage the "Fräulein".Why don't you let me try?
    - Stop it!
    - Çal dedim!
    - Michael lütfen. Belki önce ben çalarsam, bu “Frölayn”i cesaretlendirebilir. Niçin denememe izin vermiyorsun?
    - Kes şunu!
  • - You said you were going to Cornwall.
    - Truro is in Cornwall. You got any money?
    - Yeah, some.
    - You can get us something to eat and a cup of tea at the next services.
    - We won't be stopping after that. The truck has to be back in the yard by 7:00..
    - Bobby. Is that a rabbit's foot? We in Cornwall yet?
    - Surprise, surprise, awake at last.
    - Cornwall'a gittiğini söylemiştin.
    - Turro Cornwall'da. Hiç paran var mı?
    - Evet, biraz.
    - Gelecek servisten bize yiyecek birşeyler ve bir fincan çay alabilirsin.
    - Bundan sonra durmayacağız. Kamyonun saat 7'de depoya geri dönmesi gerekiyor.
    - Bobby. Bu tavşan bacağı mı? Cornwall'a geldik mi artık?
    - Sürpriz, sürpriz, sonunda uyandı.

2,995 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024