- Apologize for doing my job?
- This isn't a request, captain. It's a direct order from the joint chiefs and the president. Now, you have two choices: Apologize or disobey a direct order.
- İşimi yaptığım için özür mü dileyeceğim?
- Bu bir rica değil yüzbaşı. Kolektif amirler ve başkandan direkt gelen bir emir. Şimdi iki seçim şansın var; Özür dilemek veya direkt bir emire itaatsizlik etmek.
- You've followed me for days, l hope you won't follow me again. This isn't too good for you.
- Are you begging me?
- l beg you. There're 30,000 policemen after you.
- Günlerce beni takip ettin. Umarım, beni tekrar takip etmezsin. Senin için pek iyi olmaz.
- Bana yalvarıyor musun?
- Yalvarırım. Peşinde 30.000 polis memuru var.
- Look at the size of the shirt! He seems so tall.
- Tell me, how does he look?
- Very handsome. Tell us, what else did he do?
- Nothing at all.
- Must've kissed you.
- No, he isn't that type.
- Gömleğin ölçüsüne bir bak! Çok uzun boylu görünüyor.
- Söyle nasıl görünüyor?
- Çok yakışıklı. Başka ne yaptı onu söyle.
- Hiçbir şey.
- Seni öpmüştür.
- Hayır. O tip biri değil.
- I usually say fuck the truth. But mostly the truth fucks you. I see something else about you. Deep inside you, there's a part of you...the most inner part... entirely free of disease. I can see that. Is that....
- That isn't true.
- Genelde gerçeği boşver derim. ama genellikle gerçek seni boşverir. Sende başka birşey daha görüyorum. Derinlerde, bir tarafın... en içten tarafın... tamamen hastalıktan uzak. Bunu görebiliyorum. Bu...?
- Bu doğru değil.
- lt is all a lie right from the very beginning. My brother was right. There isn't a guy l trust. Wendy, are you okay? Why do you cry?
- Dragon's dead. And the ugly brothers are dead too. l've done what you've asked.
- Did anyone know?
- The entire Taiwan knows.
- En başından beri hepsi yalan. Kardeşim haklıydı. Güvendiğim biisi yok. Wendy sen iyi misin? Neden ağlıyorsun?
- Dragon öldü. Ve çirkin kardeşler de öldü. Benden istediğini yaptım ben.
- Kimse biliyor mu?
- Bütün Tayvan biliyor.
- If it was you handling the case..
- Well, it isn't me. And thank God for that.
- But if it was, sir. What would you do?
- Well, when l was an attorney a long time ago, young man, l realised after much trial and error, that in a courtroom, whoever tells the best story wins. ln unlawyer-like fashion, l give you that scrap of wisdom free of charge.
- l'm much obliged for your time, sir.
- Eğer davayı yürüten siz olsaydınız.
- Ama ben değilim. Ve bunun için de allaha şükür.
- Ama öyle olsaydı, efendim. Ne yapardınız?
- Uzun süre önce ben avukatken, genç adam, mahkemede bir çok deneme ve yanılmadan sonra farkettim ki her kim en iyi hikayeyi anlatırsa kazanır. Avukat olmayan şekliyle, bu kadarcık aklı ücret istemeden verebilirim.
- Zamanınız için minnettarım, efendim.
- There isn't anyone. Maybe an Eskimo who can ice-fish for food. Help me to build a nest for when the baby comes.
- There are no Eskimo here, and you're not really pregnant. You made that up.
- Burada kimse yok. Belki yiyecek için buzda balık avlayan bir Eskimo. Bebeğin gelişi için bir yuva yapmama yardım et.
- Burada Eskimo felan yok, ve sen de aslında hamile değilsin. Hepsini sen uydurdun.