- lt's been good seeing you, Ken. There's so much to talk about.
- Sorry. l'm in such a hurry.
- Can't we have a cocktail?
- l really am in a hurry.
- l've so much to say to you.
- Why don't you give me a card? I'll call you.
- Seni görmek gerçekten güzeldi, Ken. Konuşacak çok şey var.
- Üzgünüm. Öyle acelem var ki.
- Bir içki içemez miyiz?
- Gerçekten çok acelem var.
- Sana söyleyecek çok şeyim var.
- Neden bana bir kartını vermiyorsun? Seni ararım.
- We're going to get you home. Get him a cab!
- Give me a gin and tonic.
- Last call was half an hour ago.
- Give me one or I'll kill you.
- Just one.
- Seni eve götürüyoruz. Ona bir taksi çağırın!
- Bana bir cin-tonik verin.
- Son servis yarım saat önceydi.
- Bana bir tane ver, yoksa seni öldürürüm.
- Sadece bir tane.
- I'll help you.
- You are so kind, mister. You're a kind... You're a kind man.
- It's okay.
- I can tell. Please, you gotta tell me what to do. You gotta help me. I'm so cold, I'm hungry.
- Sana yardım edeceğim.
- Çok iyisiniz, bayım. siz bir... Siz iyi bir adamsınız.
- Önemli değil.
- Belli. Lütfen, bana ne yapmam gerektiğini söylemelisiniz. Bana yardım etmelisiniz. Üşüyorum, açım.
- That's what I wanted to tell you. No doubt about it, it's locked. And the window. We should've had a ladder ready. Go get one.
- There's one in the garage. I'll get the keys from the kitchen.
- Sana söylemek istediğim de bu. Hiç şüphe yok, kilitli. Pencere de. Bir merdiven bulundurmalıydık. Git bir merdiven bul.
- Garajda bir tane var. Mutfaktan anahtarları alayım.
- I'll give you two live torpedoes. I'll set a dummy ship in Norfolk harbour. If I see that baby go up, then we'll talk about your boat.
- Sana iki canlı torpil vereceğim. Norfolk Limanı'na da paravan bir gemi yerleştireceğim. Eğer bu bebeğin yukarı çıktığını görürsem, senin tekneyle ilgili konuşuruz.