-Good night, Steve
- Good night, Mike (thunder rumbling) Hey, Mike, I got dibs on top bunk.
-Shut up.(laughs derisively)
- Oh, I love it.
- Why don't you shut up?
-İyi geceler Steve.
-İyi geceler Mike.(gök gürültüsü duyulur) Hey Mike, ranzanın üstünde paralarım var.
-Kapat çeneni(alaycı bir şekilde güler)
-Bunu seviyorum.
- Neden çeneni kapatmıyorsun?
-Let's sit and talk. I'll tell you..
-But I already know everything.
-Then you know I'll never paint again.
- Why so?
- Because it's of no use to anyone.
-Hadi oturup konuşalım. Sana anlatacağım.
-Ama ben zaten herşeyi biliyorum.
-O zaman bir daha boya yapmayacağımı da biliyorsun.
-Neden öyle?
-Çünkü bunun kimseye yararı yok.
- Listen, I've got an idea, the plane lands somewhere else.
- You want to hijack it?
- Why not? If you're led by political motives, it could be done. It would work out.
-Dinleyin, bir fikrim var, uçak başka bir yere iniyor.
-Ne yani, uçağı kaçırmayı mı düşünüyorsun?
-Neden olmasın? Siyasal gerekçeleriniz varsa, olabilir ve bu işe yarayabilir.
-You won't tell mummy, will you?
- Why not ?
-Because, I'm the only one left from your true admirers.
-Prove it.
-If I hadn't refused my admirers,I'd have had a son of your age,
-Annem söylemeyeceksin değil mi?
-Neden olmasın?
-Çünkü ben gerçek hayranlarından kalan tek kişiyim.
-Kanıtla.
-Hayranlarımı geri çevirmeseydim, senin yaşında bir oğul sahibi olurdum.
- Poor countess. She died all alone. She deserved better, believe me.
- Just look at this lamp. Good thing it didn't burn the dress.
- No one will come to the funeral.
- Why not?
- Zavallı kontes. Tek başına öldü. Daha iyisini hak ediyordu. İnan bana.
- Şu lambaya bir bak. İyi ki elbiseyi yakmamış.
- Cenazeye hiç kimse gelmeyecek.
- Neden?
- Are you still gonna lie to me?
- Teacher, I really didn't steal it.
- Then why did you hide it?
- I was afraid of getting accused because I had the same amount.
- Yine bana yalan mı söyleyeceksin?
- Öğretmenim, parayı gerçekten çalmadım.
- O zaman neden sakladın?
- Suçlanmaktan korktum çünkü benim param da aynı miktarda.
- Can't sleep? Me neither. Want to go somewhere?
- Now? It's 3 a. m. The whole world is sleeping.
- Not the whole world.
- Is this a date?
- Just an appointment.
- We can rest, if you want.
- Well, then rest. See you later. I wish we could go swimming. Why can't we?
- In our clothes? Oh, my God! You can't take off your clothes in a state park!
- You need to learn to take a day off. Come on!
- Uyuyamadın mı? Ben de. Bir yere gitmek ister misin?
- Şimdi mi? Saat sabahın 3'ü. tüm dünya uyuyor.
- Tüm dünya değil.
- Bu bir randevu mu?
- Hayır bir buluşma.
- Dinlenebiliriz, istersen.
- Peki, dinlen o zaman. Sonra görüşürüz. Keşke yüzmeye gidebilseydik. Neden gidemiyoruz?
- Elbiselerimizle mi? Oh aman Tanrım! Devlet parkında kıyafetlerini çıkaramazsın.!
- Bir gün izin yapmayı öğrenmen gerek. Hadi ama!
- I need sleep.
- Come back in a month.
-Why do you think I'd come back?
- Why are you here?
- When you tell somebody you'll be somewhere... that person rearranges his life. Be aware of that.
- Uyumam lazım.
- Bir aya geri dön!
- Geri döneceğimi düşündüren ne?
- Neden buradasın?
- Birisine bir yerde olacağını söylediğinde... o kişi hayatını bir düzene koyar. Bunu farketmen gerek.
- Honey, I'm sure that you can do it, right? His teacher said that his IQ is very high for his age. Why does he hold on to that nasty bug?
- You know kids are kids. I used to catch worms.
- Tatlım, yapabileceğinden eminim. Öğretmeni yaşına göre IQsunun çok yüksek olduğunu söyledi. Neden bu pis böceklere takılıp kaldı ki sanki?
- Bilirsin, çocuk her zaman çocuktur. Ben solucan yakalardım.
- Right. Exactly.
- So why did he send you that fountain. The fountain... That was a.. That was a gift to celebrate the completion......of the therapy.
- Tam da öyle.
- Peki neden sana o fıskiyeyi yolladı? Fıskiye... Tedavinin bitişini kutlamak için bir hediyeydi.